Deniz Kahraman: İngiltere Merkez Bankası’nda Oyuncu Değişikliği: Mark Carney (29.01.2014)

20 Şubat 2014 Perşembe

İngiltere Merkez Bankası’nda Oyuncu Değişikliği: Mark Carney (29.01.2014)

Deniz Kahraman
İnternet Adresi: http://www.sankoanaliz.com/tr-TR/makale/ingiltere-merkez-bankasinda-oyuncu-degisikligi-mark-carney-29-01-2014.snk

Mark Joseph Carney, Kanada Merkez Bankası Başkanlığı yaptığı dönemde, başarılı para politikasıyla ve güçlü regülasyonlara öncülük etmesiyle Kanada’nın küresel krizden en az etkilenen ülkelerden biri olmasını sağlamış başarılı bir isim. 1 Temmuz 2013’te Mervyn King’in yerine, İngiltere Merkez Bankası Başkanlığı görevine geldi.

Bu çalışmada Carney’nin Kanada ve İngiltere Merkez Bankası’nda uyguladığı politikaları özetlemeye çalışacağız.

Küresel Krizle Mücadele: Kanada Merkez Bankası
Marc Carney, 1 Şubat 2008’de Kanada Merkez Bankası Başkanı oldu. Mart 2008’de krizin daha da genişleyeceğini öngören Carney, %4.50 olan politika faizini arka arkaya iki toplantıda 50 baz puan indirmiş, Nisan 2009’da %0.25’e kadar indirmeye devam etmiştir. Aynı dönemlerde, Euro Bölgesi borç krizi içerisindeyken Avrupa Merkez Bankası (ECB/Trichet) faizleri 50 baz puan artırmıştı.

Carney Kanada Merkez Başkanı olarak, “koşullu taahhüt” (conditional commitment) içeren bir para politikası uygulamıştır. Nisan 2009’da 0.25%’e kadar indirdiği faizleri, 12 ay süreyle enflasyon hedefine (%2) ulaşıncaya kadar sabit tutacağını taahhüt etmiştir. Kanada Merkez Bankası’nın bu taahhüdüyle birlikte, kredi koşulları küresel kriz döneminde geniş tutulmuş, piyasa güveni sağlanmıştır. Ekonomi 2009 ortasında toparlanmaya başlamış, G7 ülkeleri arasında krizden en hızlı çıkmayı başarabilen ülke olmuştur. Bir diğer yandan, Kanada’nın riskten kaçınan mali politikası ve regülasyonların bu durumda etkili olduğu ifade edilebilir. Kanada Bankaları, iyi ve dengeli sermayelendirilmiş konumdaydı, riskli varlıklar ve finansal kaldıraç oranı Amerikan ve Avrupa Bankalarının gerisindeydi.

Bir diğer yandan, Kanada’da Equalization Program olarak isimlendirilen politikayla, 2006-2011 yılları arasında, federal yönetimlere transfer harcamalarıyla destek vererek, asimetrik şoklardan korunmaları sağlanmıştır. Federal yönetimler arasında mali eşitsizliği aşmaya yönelik alınan tedbirler eğer ki, Euro Bölgesi’nde de sorun büyümeden alınsaydı, borç krizi bu aşamalara gelmeyebilirdi yorumunu yapabilmek mümkün.

Carney’nin “koşulu taahhüt” (conditional commitment) politikası, G7 merkez bankaları arasında bir ilk olarak uygulanmıştır. 

İngiltere Merkez Bankasına Transfer:  Neden Carney?
İngiltere’de küresel finansal krizin etkileri sürmekteydi. Büyüme zayıf, enflasyon yüksek, işsizlik kriz öncesi seviyesinin yaklaşık 250 baz puan üzerindeydi. İngiltere Merkez Bankası’na 1694 yılındaki kuruluşundan bu yana ilk defa İngiliz olmayan bir başkan transfer ediliyordu. Bu nedenledir ki, Carney’e İngiltere Merkez Bankası’nın yolunu açan etkenleri özetlemek gerekiyor.

Carney,
1)Etkili bir lider.
2)BOE’nin kredibilitesini artırabilir.
3)Goldman Sachs çıkışlı, Londra’da yıllarca çalışmış, iş çevresi güçlü.
4)Para, maliye ve düzenleyici politikaları yöneten bir orkestra şefi.
4)Libor skandalıyla itibar kaybeden İngiliz finans sisteminin gelecek kurtarıcısı.

Carney göreve geleceğinin açıklandığı gün Ottawa’da ilk konuşmasında “İngiltere ekonomisini yeniden dengeye kavuşturmak, skandallar ve kayıplarla derinden etkilenen İngiliz bankacılık sektörünü yeniden rehabilite etmek için” göreve geleceğini açıklamıştı.

Transferin Kilit İsmi: George Osborne
İngiltere ekonomisinin içinde bulunduğu duruma yönelik çözümler arayan Maliye Bakanı George Osborne, Mervyn King’in yerine BOE’ye yeni bir isim arayışına girişti. Başbakan David Cameron’a Kanada Merkez Bankası Başkanı Carney’i önerdi. Carney’den “Finansal regülasyon konusunda eşsiz uzmanlığıyla birlikte, kendi kuşağının en seçkin merkez bankacısı.” olarak bahsetmiş, Kanada’da inanılmaz zor koşullar altında söz konusu düzenlemeleri yerine getirdiğine, Carney ile birlikte İngiltere’yi daha ileriye taşıyacaklarına inandığını açıklamıştır.

Osborne, Avrupa’nın en seçkin görevlerinden biri olan İngiltere Merkez Bankası (BOE) Başkanlığı görevine, başkan yardımcısı Paul Tucker ve FSA (Financial Services Authority) başkanı Adair Turner’ın da aralarında bulunduğu adayları reddetmiştir.

BOE eski başkan yardımcısı Tucker, BOE döneminde İngiltere ekonomisinin zayıf performansı ve hazine komitesindeki görevi sırasında Barclays CEO’su Bob Diamond’la beraber Libor skandalında adı geçmesiyle, başkanlık şansını oldukça zayıflatmıştı. 2012 Temmuz’da, 350 trilyon dolar büyüklüğündeki Libor piyasasının (1984’ten beri bankalar arası piyasada faizleri belirleyen sistem) aralarında Barclays, HSBC, Citi ve RBS gibi küresel finans sisteminin büyük oyuncuları tarafından manipüle edildiği ortaya çıkmıştı. Skandalın ardından, regülasyonlara gidilmiş denetleme yetkisi BBA (British Banking Association)’dan
alınarak 1 Nisan 2013’te FCA (The Financial Conduct Authority)’ya devredilmiştir.

Diğer aday Adair Turner ise, daha önceki iktidar İşçi Partisi’ne yakınlığıyla biliniyor, şansı düşük görülüyordu.

Maliye bakanına yakın isimlerden Ed Balls da Osborne’in kararını desteklediğini açıkladı. Carney ile bir araya geldiği ortamlarda, kendisinin etkileyici bir karakter olduğunu ve BOE’ye yeni bir soluk kazandırabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Bir diğer yandan, Mark Carney’nin sadece eşinin vatandaşlığı dolayısıyla değil, aynı zamanda yıllarca İngiltere’de çalıştığı için İngiliz finans kurumları ve iş çevreleriyle sağlam bağları bulunuyordu.

Osborne, Carney’den BOE’nin ana denetçi konumunda olarak İngiliz finans sistemini regüle etmesi,  2008 benzeri bir finansal kriz ihtimaline karşı finansal sistemi yeterince güçlü hale getirmesini istemiştir.

Bir diğer yandan Hazine Komitesi Başkanı Tyrie’in sözleri de dikkate değerdi. Carney’nin sahip olduğu nitelikleri, kişisel yetenekleri, tecrübeleri ve liderlik özellikleriyle birlikte BOE’de yönetişimi ve hesap verilebilirliği güçlendirerek, bankanın kredibilitesini artıracağını düşündüğünü ifade etmiştir.


Özetle Carney, Kanada’da başarılı finansal sistem regülasyonları, güçlü para politikası duruşu, İngiliz finans sistemiyle olan güçlü bağlantıları ve etkili bir lider olmasıyla birlikte İngiltere Merkez Bankası Başkanı olarak görevlendirilmiştir.

Carney Kanada Merkez Bankası Başkanlığı yaptığı dönemde, gerek para politikası duruşunda sağladığı istikrar, gerekse küresel kriz döneminde hızla aksiyona geçerek bankaların riskli varlıklarını azaltma, daha fazla sermaye bulundurma yükümlülüğü getirmesiyle, bölgeler arasında mali eşitsizliği azaltmayı amaçlayarak, para politikası, düzenleyici otoriteler ve mali politikaların birlikteliğini sağlamıştır.

İngiltere Merkez Bankası

Carney, 1 Temmuz’da göreve gelmesiyle birlikte, “ekonomik canlanma devam edene kadar ekonomiyi desteklemeye devam edeceğini” kararlılıkla açıklamıştır.

7 Ağustos 2013’te ise İngiltere Merkez Bankası’nın hazırladığı Enflasyon Raporu’nda, “ekonomiyi ne zamana kadar destekleyeceğini” yazılı hale getirmiş, net tanımlamalara gitmiştir. İngiltere Merkez Bankası, yönlendirici para politikaları arasından “ekonomik koşullara bağlı olarak değişen” kararlı bir para politikası geliştirmiştir. (Bu politika, Forward Guidance olarak isimlendirilmiştir.)

İngiltere Merkez Bankası, İşsizlik %7 seviyesine gerileyinceye kadar, yıllık 375 milyar sterlin tutarında tahvil alacağını açıklamış. Gerekirse ek parasal önlemleri de almayı “garanti” etmiştir. Garanti edecektir ifadesi, çok daha güçlü bir politika duruşu sağlamıştır.

Bu güçlü politika duruşuyla birlikte, İşsizlik Oranı, 2013 Temmuz’da %7.7 seviyesindeyken, 2013 Kasım’da %7.1’e kadar gerilemiştir.

İşsizlik oranında belirlediği %7 seviyesine ek olarak, faizlerin yeniden artırılması ve/veya varlık alımlarının azaltılmasına yönelik, “Enflasyonun 18-24 ay boyunca %2 seviyesinin 0.5 puan üzerinde oluşması durumunda.” ibaresini de eklemiştir. Bu sayede azaltımın ne zaman yapılacağına yönelik soru işaretlerini de ortadan kaldırmıştır.

Özetle, İngiltere Merkez Bankası başarıyla ortaya koyduğu politika sayesinde, İşsizlik %7 hedefine yaklaşmaya başlamış, Büyüme’de istikrar artırılmış, Enflasyon beklentileri kontrol altına alınmıştır. Bir diğer yandan, etkili iletişim politikasıyla birlikte İngiltere Merkez Bankası’nın kredibilitesi olumlu etkilenmiştir.

Yararlanılan Kaynak: İngiltere Merkez Bankası Enflasyon Raporu, Ağustos 2013.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder