Deniz Kahraman: Şubat 2016

29 Şubat 2016 Pazartesi

Tarımdışı İstihdam ve Ezberleri Bozmak

ABD'de Şubat ayı İstihdam Raporu 4 Mart Cuma günü 15:30'da açıklanıyor. Ekonomistler tarım dışı istihdam kaleminin 193 bin kişi artacağını düşünüyor. İşsizlik oranının ise altı yılın en düşük seviyesinde (%4,9) sabit kalması bekleniyor. Ocak’ta tarım dışı istihdam 151 bin kişi artış göstermişti. 2015 yılı ortalaması ise 228 bin kişi olarak gerçekleşmişti. Ortalama saatlik kazançlar (AHE) ise yıllık bazda %2,50 gelişme gösterdi. Fed üyeleri ortalama saatlik kazançlar gelişimini istihdam piyasasının sağlığı açısından izlemekte. Üyeler ortalama saatlik kazançlar gelişiminin yıllık %3 gelişme göstermesini arzu ediyor.

Fed Aralık 2015 Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında açıkladığı projeksiyonlarda uzun dönemli işsizlik tahminini %4,9–5,2 aralığından %4,8-5,0 aralığına revize etmişti. Demografik dönüşüm ve değişim süreci revizyon kararında etkili olabilir. ABD’de 1946-1964 dönemi arasında dünyaya gelen jenerasyonun işgücünün dışında kalmaya başlaması işgücüne katılım oranının gerilemesinde etkili. Grafikte 1948 yılından bu yana işsizlik oranı ve işgücüne katılım oranı gösteriliyor. Özellikle 2008 sonrası dönemde bu demografik değişimin etkilerini görebilmek mümkün. İşgücüne katılım oranının düşüşü beraberinde işsizlik oranının da düşüşüne neden oluyor.


Fed üyeleri istihdam piyasası dinamikleri açısından ekonomik nedenlerle yarı zamanlı çalışan sayısını (PTER) izliyor. Grafikte PTER istihdamı gösteriliyor. 2016 yılı Ocak ayı itibarıyla 5.8 milyon Amerikalı ekonomik nedenlerle yarı zamanlı çalışmak zorunda. 2.1 milyon Amerikalı ise sadece yarı zamanlı iş bulabiliyor. PTER kaleminin 1955 yılından bu yana ortalaması 4.1 milyon kişi seviyesinde. Fed Başkanı Janet Yellen, ekonomik nedenlerle yarı zamanlı çalışan sayısını kriz öncesi seviyeye göre yüksek olarak tanımlamakta.


İstihdam Piyasası Koşulları
Faizlerin artırılması hususunda Fed’in izleyeceği yol, ekonomik verilere bağlı olarak belirleniyor. Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) tarafından yayınlanan toplantı metninde “istihdam piyasası koşulları” referansına yer veriliyor. İstihdam piyasası koşulları, Kansas City Fed tarafından oluşturulan İstihdam Piyasası Koşulları Endeksi (LMCI) üzerinden ölçülebiliyor. LMCI Ağustos 2014 tarihinden beri elde ediliyor. Göstergelerden biri istihdam piyasalarının aktivitesini ölçerken, bir diğeri momentumu ölçüyor. Her iki endeksin yükselmesi, istihdam piyasası koşullarının iyiye gittiğini gösteriyor. Aşağıdaki grafikte veri setinin başladığı 1992 yılından bu yana istihdam piyasası koşulları endeksi gösteriliyor. Sıfır referans çizgisi uzun dönemli ortalamayı ifade ediyor.

 İstihdam Piyasası Üzerine Çıkarımlar;
1) İşgücüne katılım oranının gerilemesinde "sosyo-ekonomik" gelişmeler de etkili.
2) İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızlı nüfus artışı dönemi (1946-1964 baby boomer) neslinin emekli olarak işgücünün dışında kalmaya başlaması işgücne katılım oranını aşağı çekiyor.
3) Küresel krizden bu yana uygulanan genişlemeci para politikası varlık fiyatlarını destekliyor. Varlık fiyatlarının yarattığı servet etkisi işgücünün dışında kalma isteği yaratıyor.

Deniz Kahraman

25 Şubat 2016 Perşembe

Kalmak Mı Zor Gitmek Mi

İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılabilir. İngiltere Başbakanı David Cameron 7 Mayıs 2015 tarihindeki genel seçimler öncesinde, AB üyeliğini 2017 yılına kadar referanduma götürme vaadinde bulunmuştu. Cameron’un partisi Muhafazakar Parti anketlerin neredeyse tamamı koalisyona işaret ederken, seçimleri beklenmedik şekilde tek başına iktidar olarak kazanmıştı.

Referandumun 23 Haziran 2016 tarihinde yapılması planlanıyor. AB üyeliği şartlarının yeniden görüşülmesi ve üyeliğin İngiltere’ye olan fayda ve maliyetinin değerlendirilmesi amaçlanıyor. AB ve İngiltere arasında gümrük birliği kapsamında gerçekleştirilen serbest ticaretin fayda ve maliyeti gözden geçirilebilir.

AB – İngiltere Ticari İlişkileri

İngiltere ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında ticaret bağları tarihsel olarak hep güçlü oldu. Küresel ekonomide değişimlere rağmen 2014 yılı itibarıyla İngiltere’nin AB üyelerine ihracatı toplam ihracatın %45’ine yakın. İngiltere’nin AB üyelerinden ithalatı ise aynı yıl itibarıyla toplam ithalatının %53’ü oranında. Aşağıdaki grafikte İngiltere’nin ticaret dengesi gösteriliyor. Grafikte AB’nin ticaret hacmindeki payının önemi görülebiliyor. İngiltere’nin AB ihracatı 2014 yılı itibarıyla 226.7 milyar sterlin seviyesinde. İngiltere böylelikle ticaret görüşmeleri kapsamında yapılacak müzakelerde avantajlı konumda görülebilir.

Piyasa Katılımcılarının Düşünceleri
Ekonomistler İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasının Sterlin üzerinde ciddi etkisi olacağını düşünüyor. Sterlin referandum daha yapılmadan yıl başından bu yana G10 ülkeleri kurlarına göre %2 değer kaybetti. 20 Şubat Cumartesi günü Başbakan David Cameron’un referandum tarihini açıklaması değer kaybının hız kazanmasına neden oldu. Son durumda geçen hafta kapanışına göre parite %3 değer kaybetmiş görülüyor.


Bloomberg tarafından düzenlenen ankete göre, İngiltere’nin AB’den ayrılması durumunda 34 ekonomistin 29’u GBPUSD paritesinin 1 hafta içerisinde 1,35 seviyesi altına gerileyeceğini düşünüyor. Bu seviye en son 1985 yılında görülmüştü. 7 ekonomistin tahmini ise ayrılık kararının alınması durumunda paritenin hızla 1.20 seviyesi altına gerilemesi yönünde.

AB üyeliğinden ayrılmak gibi bir politik belirsizlik yaşanırken, İngiltere MB’nin faiz artırımına gitmeyeceği düşüncesi Sterlin’in değer kaybetmesinde etkili oluyor. AB’den ayrılık durumunda İngiltere MB’nin bu duruma faiz indirimiyle cevap vereceği düşüncesi de yaygınlaşıyor.

Sonuç ve Değerlendirme;
İngiltere Avrupa Birliği açısından önemli bir ticari partner konumunda. Dolayısıyla ayrılık kararı Sterlin üzerinde belirgin etki yaratabilir. 23 Haziran tarihine kadar yapılacak referandum anketleri piyasa tarafından yakından izlenebilir. Eğer ki, kamuoyu yoklaması ayrılık yönünde olursa, Sterlin’de oynaklık artabilir.

Deniz Kahraman

24 Şubat 2016 Çarşamba

Bir Cisim Yaklaşıyor !

Ekonomi literatüründe Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yıllık bazda iki veya daha fazla çeyrek arka arkaya negatif büyümesi resesyon olarak tanımlanır. Ve ABD ekonomisi resesyon tehlikesiyle karşı karşıya.Aşağıdaki tabloda ABD büyümesinin seyri gösterilmiştir.



Küresel ekonomik büyümenin yavaşlaması ve finansal piyasalarda yaşanan oynaklık ABD ekonomisi üzerinde aşağı yönlü risk yaratıyor. ABD’de hem şirketler kesimi hem de ekonomistler 2016 yılında resesyon ihtimalinin yükseldiğine dikkat çekiyor. Wall Street Journal tarafından 11 Şubat’ta şirketler kesiminin katılımıyla bir anket yayınlandı. Anket sonucuna göre, ABD’de 12 ay sonra resesyon görülme ihtimali %21 ile 2012’den bu yana en yüksek seviyeye yükseldi. Bloomberg anketine katılan ekonomistler de benzer olarak, 12 ay sonra resesyon riskini %20 görüyor.

Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER), ABD ekonomisinin performansı açısından istihdam piyasasını önemle izlemektedir. ABD ekonomisi 2015 yılında 2.7 milyon yeni istihdam yaratırken, Kuzey Dakota’da 18.800, Batı Virginia’da 11.800, Wyoming’de 6.400 istihdam kaybı yaşadı. Moody’s tarafından yapılan çalışmaya göre, üç eyalet de resesyonda. Grafikte görüldüğü üzere 2015 yılında üç eyalette de istihdam değişimi negatif gerçekleşmiş durumda. Ekonomik aktivitenin ağırlıklı olarak petrol sektörüne bağlı olması bu sonuca neden olarak gösterilebilir. Petrol fiyatlarının düşmesiyle birlikte tüketicinin daha fazla tüketim harcaması yapacağı varsayımı altında ABD istihdam piyasasının daha güçlü performans göstermesi beklenmekteydi. Ancak en azından petrol sektörünün etkin olduğu eyaletler için bunu söylemek güç.



Finansal Stres Yükseliyor
Grafikte Cleveland Fed tarafından yaratılan Finansal Stres Endeksi gösteriliyor. Endeks bankacılık sektörüne ait önemli finansal verilerden günlük bazda oluşturuluyor. Kredi piyasası, hisse senedi piyasası, döviz piyasası ve bankalararası piyasaya ait göstergeler finansal stres düzeyini gösteriyor.


 CDS Primleri Yükseliyor
Geçtiğimiz ayda hisse senedi piyasası yoğun satışlar yaşadı. Piyasa katılımcıları S&P500 endeksinin tamamen ayı piyasasına girmesinden endişe duyuyor. Bu endişeyi küresel ölçekte en büyük 10 bankanın 5 yıllık CDS ortalamasından görebilmek mümkün. CDS en basit şekilde borç alan tarafın borcunu ödeyememesi ihtimaline karşı alınan bir sigorta. Grafikte görüldüğü üzere yatırımcılar bankaların borçlarını geri ödeyememe risklerinin yükseldiğini düşünüyor.


Sonuç ve Değerlendirme
Petrol fiyatlarının düşüşü ABD ekonomisinde aşağı yönlü baskı yaratıyor. Fed üyeleri etkinin şirketler düzeyinde kalacağını, ekonominin geneline yayılmayacağını düşünüyor. Resesyon tehlikesinin arttığı dönemde, Fed faizleri daha geç artırabilir. Aralık 2015’te başlanan faiz artırım dönemi 2016 yılının ikinci yarısına kadar kesintiye uğrayabilir. Bu durumda doların değer kazancı hız kesebilir.

Deniz Kahraman

23 Şubat 2016 Salı

Tahvil Endeksi ve Risk Fiyatlaması

Risk kavramsal olarak bir olayın gerçekleşme olasılığıdır. Kredi derecelendirme kuruluşları, borç alanın borcunu ödeyememe (temerrüt) riskini dikkate alarak notlandırma yapmaktadır. Bu çalışmada kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s referansıyla özel sektör tahvil faizleri farkı üzerinden küresel risk iştahı hakkında fikir edinmek amaçlanmıştır.

BAA notu verilen özel sektör tahvilleri ve AAA notu verilen özel sektör tahvilleri faiz farkı “risk göstergesi” olarak izlenebilir. 

Endeks, kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Investor Services tarafından günlük bazda yayınlanan tahvil endeksidir. Moody's endeks kapsamına 30 yıla kadar vadeli tahvilleri almakta, tahvillerin vadesi 20 yılın altına düştüğünde endeks kapsamından çıkarmaktadır. Endekste tahvil faizlerinin ortalaması alınmaktadır.

Grafikte, Moody’s tarafından AAA notu verilen özel sektör tahvillerin faiziyle BAA notu verilen özel sektör tahvil faizi farkı gösterilmiştir. Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere,  kısa dönemde faiz farkının gerilemesi risk algısının düştüğüne işaret etmektedir.


Grafik; Moody’s Tahvil Endeksi 1 Yıllık Dönem

BAA – AAA faiz farkına 10 yıllık dönemde bakıldığında ise, Haziran 2015 tarihinden bu yana yükseldiği görünüyor. Söz konusu fark 23 Şubat 2016 tarihi itibarıyla 1,36 seviyesindedir. Yükselen fark küresel piyasalarda endişelerin arttığını göstermektedir. İlgili dönemde endişelerin yükselmesinde Çin ekonomisinin daha düşük hızda büyüyeceği düşüncesi etkili olmuştur. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine ilişkin büyüme beklentilerinin bozulması, tahvil faizlerinin yükselişinde etkili olabilir. Çin ekonomisi bu kaygıları doğrulayacak şekilde, 2015 yılı son çeyreğinde yıllık bazda %6,80 büyümüştür. Bu rakam 2009 yılı ilk çeyreğinden bu yana en düşük seviyeye karşılık gelmektedir.

Grafik; Moody’s Tahvil Endeksi 10 Yıllık Dönem

Yüksek Getirili Özel Sektör Tahvilleri Borsa Yatırım Fonu (HYG) ağırlıklı olarak BB ve B kredi notuna sahip özel sektör tahvillerine dayanmaktadır. Endeksin değer kaybetmesi fon portföyündeki menkul kıymetlerin faizlerinin yükseldiğini göstermektedir. Petrol fiyatlarının düşüşüyle birlikte enerji ve emtia üreticilerinin tahvil faizleri yükselmeye başlamıştır. Aşağıdaki grafikte gösterilen HYG fonunun değer kaybetmesinde de petrol fiyatlarının düşüşü etkili olarak görülebilir. Ayrıca fon, Şubat 2015 tarihinden bu yana 200 haftalık ortalama altında kalmaya devam ediyor. 200 haftalık ortalama uzun dönemli olarak takip edilmesi gereken bir seviye olarak görülebilir.

Grafik; Yüksek Getirili Özel Sektör Tahvilleri Borsa Yatırım Fonu

Yakın dönemde petrol ve endüstriyel metaller ekonomik büyümeye ilişkin endişelerle birlikte düşüş göstermiştir. Emtia fiyatlarının düşüşü küresel enflasyon beklentilerini aşağı yönde etkilemektedir. Enflasyonunun daha da düşeceği düşüncesi tüketim harcamalarının azalmasına neden olabilir. Şirketler kesimi de payına düşeni alabilir. Petrol fiyatlarının düşüşü, petrol şirketlerinin çıkarmış olduğu tahvillerin faizlerinin yükselmesine neden olabilir. Bu durum özel sektör tahvil piyasasının geneline yayılabilir.

Küresel piyasaların yönünü tayin ederken, yatırımcıların izleyebileceği bir diğer gösterge de özel sektör tahvil faizleri olmalı.

Deniz Kahraman

19 Şubat 2016 Cuma

Petrolün Hikayesi

Petrol arzında rekor artış ve beraberinde petrol fiyatlarının düşüşü yakın dönemin önemli bir tartışma konusu. Bu çalışmada petrol fiyatlarının düşüşünde etkili olan gelişmeler özetlenecektir.

ABD’de kaya gazı tekniğinin petrol üretiminde kullanılmasıyla birlikte petrol arzı Kasım 1970’ten bu yana en yüksek seviyeye yükseldi. ABD Suudi Arabistan’dan petrol ithalatını azalttı. ABD’de petrol tüketiminde ithalatın payı 2015 yılı ortalarında %27’ye geriledi. Suudi Arabistan ABD’de kaybettiği pazar payını farklı bölgelerden karşılamak için fiyat rekabetine gitti. Suudi Arabistan özellikle Asya Pasifik Bölgesi’nde resmi satış fiyatında indirime gitmeyi tercih etti. Bütün bu gelişmelerle birlikte WTI petrol fiyatı yaklaşık olarak 12 yılın en düşük seviyesi 26 dolara geriledi.

Petrol Fiyatlarını Etkileyen Önemli Gelişmeler
1)  ABD Petrol İhracat Yasağının Kaldırılması

1973 tarihinde Yom Kippur Savaşı’nda ABD’nin İsrail Ordusu’na destek vermesi nedeniyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) ABD’ye petrol ihracatını 15 Ekim 1973 tarihinde yasakladı. ABD petrol ambargosuyla ciddi şekilde petrol sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. 1975 yılında ABD yönetimi petrol ihracatını yasaklayan EPCA anlaşmasını imzaladı. Petrol ihracatının yasaklandığı 40 yıllık dönem 16 Aralık 2015 tarihinde son buldu. Böylelikle ABD petrol ihracatı gerçekleştirebilir konuma geldi. Grafikte 2010 yılı endeks baz yılı olmak üzere Suudi Arabistan, Rusya ve ABD’nin petrol üretimi gösteriliyor. ABD petrol arzını 2010 yılına göre yaklaşık %70 artırmıştır.

Grafik; Petrol Arzı

Kaynak: Bloomberg

2) İran’a Yaptırımların Kaldırılması
2011 yılının son döneminde İran’ın bildirilmemiş nükleer faaliyetlerinin askeri amaçlı olabileceğini dair kaygılarla birlikte yaptırım kararı alındı. İran ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında, İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerde 14 Temmuz 2015 tarihinde anlaşma sağlandı. 16 Ocak 2016 tarihinde Birleşmiş Milletler Yetkilileri İran’a karşı uygulanan yaptırımların kaldırıldığını açıkladı. İran’a yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte İran petrol üretimini yaptırımlar öncesi seviyeye yükseltebilir. İran’a yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte petrol arzının yaklaşık 3.8 milyon varil/gün seviyesine çıkarılması hedefleniyor. Mevcut seviyeye göre yaklaşık olarak arzın 1 milyon varil/gün daha artırılması beklenebilir.

Grafik; İran Petrol Arzı

Kaynak: Bloomberg

İran’da yaptırım döneminde kullanılmayan petrol sahalarının yeniden işler hale getirilmesi altyapı yatırımı gerektirebilir. Böylelikle İran petrol piyasasına hızla dönemeyebilir. İran’ın piyasaya dönüşünü uzun ve engebeli bir yol olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Sonuç ve Değerlendirme
Çin ekonomisinin öngörülenden daha hızlı yavaşlaması petrol talebini olumsuz etkileyebilir. Ülke ekonomisi 2015 yılı son çeyreğinde yıllık bazda %6,8 büyüdü. OECD Çin’de 2016 yılı büyümesini %6,5 olarak öngörüyor. Suudi Arabistan ve Rusya petrol arzını Ocak 2016 seviyesinde tutma kararı aldı. İran’ın petrol arzını artırmasıyla birlikte rekabet ortamı şiddetlenebilir. Böylelikle petrol fiyatları rekabete bağlı olarak bir süre daha mevcut seviyelere yakın kalabilir.

Deniz Kahraman

18 Şubat 2016 Perşembe

Fed ve Çıkış Stratejisi

Fed para politikası yoluyla istihdam ve fiyat istikrarını hedeflemektedir. 2008 yılında yaşanan Küresel Finans Krizi finansal sistemde derin hasar yarattı. Bu durum karşısında Fed agresif parasal genişleme dönemini başlattı. 3 Ekim 2008 tarihinde başlatılan TARP (Sorunlu Varlıkların Kurtarılması) programı kapsamında 3.7 trilyon dolar büyüklüğünde menkul kıymeti portföyüne ekledi.

Fed’in Varsayımları
1) “Enflasyon riski yaratan bir para politikası deflasyon riskiyle savaşmaktan daha kolay.”
2) “Fed, enflasyon sözü vererek tüketicilerin moral düzeyini yükseltiyor.”
3) “Hanehalkı bilançosu restorasyonu için istihdam piyasasının desteklenmesi gerekli.”

Çıkış Süreci;
Aşama 1: Varlık Alım Programının Hızının Azaltılması
Fed eski Başkanı Ben Bernanke çıkış programının uygulanmaya başlayacağı işaretini 19 Haziran 2013 Fed/FOMC toplantısı sonrasında yaptığı basın toplantısında sundu. Aralık 2013’te 21-22 Haziran 2011 tarihinde yayınlanan “çıkış programı ilkelerini” uygulamaya koydu. Haziran – Aralık 2013 dönemi ise tam anlamıyla “endişe dönemi” oldu.

Aşama 2: Faiz Artırımı
Fed, 16 Aralık 2015 tarihinde, küresel finans krizinden bu yana 0-0,25% aralığında tuttuğu faizleri 0,25-0,50% seviyesine yükseltti. Komite, ekonomik koşulların “sadece kademeli” (only gradual) faiz artışlarını desteklediğine dikkat çekti.

Aşama 3: Bilançonun Küçültülmesi
Fed çıkış programı strateji metni, ilk kez 21-22 Haziran 2011 tarihli Fed/FOMC toplantısına ilişkin tutanaklarda yer aldı. Strateji metninde ilk faiz artışından önce bilançonun küçültülmeyeceği taahhüdünde bulunmuştu. 2015 yılının Ocak ayında Fed’in para operasyonlarını yöneten New York Fed, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin (mortgage backed securities) bir kısmını test amaçlı olarak satmıştı. İlk faiz artışından sonra hazine ve devlet destekli kuruluşlara ait menkul kıymetlerin ne zaman bilançodan çıkarılacağı konusu oldukça önemli. Likiditenin geri çekilmesi aşamasında New York Fed tarafından Eylül 2013 tarihinden bu yana test edilen ve hali hazırda uygulanan gecelik ters repo operasyonları (ON/RRP) etkin olarak kullanılabilir.



15-16 Aralık FOMC Toplantısından Bir Detay
Fed 16 Aralık 2015 tarihinde faizleri artırdığında gecelik ters repo operasyonunda uygulanan katılımcı bazında günlük 300 milyar dolar tutarındaki limiti kaldırdı. Böylelikle 2 trilyon dolar büyüklüğünde hazine tahvili operasyona dahil olabilecek. Gecelik ters repo operasyonu faiz oranı 20 baz puan artırılarak 0,25% seviyesine artırıldı. Bankaların Fed nezdinde tuttuğu hesaplara ödenen faiz oranı ise 25 baz puan artırılarak 0,50% seviyesine çıktı. Fed sağladığı fonun maliyetini artırırken, finans kesimine ait mevduata uyguladığı faiz oranını ve ters repo faiz oranını da artırdı. Fed böylelikle faiz artırımının finansal kesime negatif etkilerini bir ölçüde karşılamak isteğinde olabilir.

Fed’in para politikası açısından izlediği veriler
1)  Ekonomik aktivite
2) Enflasyon
3) İstihdam

Büyüme
ABD ekonomisi 2016 yılı ilk çeyreğinde Atlanta Fed tarafından yaratılan GDPNow modeline göre %2,60 büyüyebilir. Ancak Çin ekonomisinin öngörülenden daha hızlı yavaşlaması ve yakın dönemde finansal piyasalarda yaşanan oynaklık ekonomik görünüm üzerinde risk yaratıyor.

Enflasyon
Fed faizlerin düşük tutulacağını taahhüt ederek tüketicilerin moral düzeyini yükseltmeyi ve enflasyon yaratmayı amaçlıyor. Fed, küresel finans krizinden bu yana tüketicilere enflasyon sözü vererek harcama yapmalarını arzu ediyor. Ocak 2016 Fed/FOMC toplantı tutanaklarında komite üyeleri harcamalar kanadını “hayal kırıklığı yaratacak düzeyde” değerlendiriyor.

Piyasa katılımcılarının neredeyse tamamı Fed fiyatlama davranışları açısından BEA’nın (Bureu of Economic Analysis) kişisel tüketim harcamaları (PCE) kalemini izliyor. Aralık 2015 PCE fiyat endeksi yıllık bazda 0,60% gelişme gösterdi. Söz konusu rakam Fed hedefi olan 2,00% seviyesinin oldukça uzağında.

Fiyatlar genel düzeyine farklı bir pencereden bakmak üzere enflasyon beklentilerini de izlemek gerekiyor. Fed politika metinlerinde enflasyon beklentileri açısından iki referanstan biri piyasa bazlı enflasyon beklentileridir. Piyasa bazlı enflasyon beklentileri Fed’in çalışma raporlarından geliyor. Model enflasyona endeksli tahvillerden (TIPS) beklenen getirinin, hazine tahvillerinden beklenen getiriye oranına dayanıyor. Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere piyasa bazlı enflasyon beklentileri gerilemeye devam ediyor. Enflasyon beklentilerinin fiyatlar genel düzeyini etkileyeceğini düşünen komite üyeleri durumdan endişe duyuyor.

Grafik; Piyasa Bazlı Enflasyon Beklentileri (5 Yıl)

İstihdam
Fed, istihdam piyasasındaki genel trendi yakından izliyor. Konu aynı zamanda Fed Başkanı Janet Yellen’ın da akademik ilgi alanı. İstihdam piyasasına ilişkin en güncel ve kapsamlı veri seti haftalık işsizlik sigortası başvuruları ve aylık istihdam raporu olarak değerlendirilebilir.

Burada yaygın bilinenin ötesinde komite üyelerinin yakından izlediği bir endekse dikkat çekmekte fayda var. İstihdam Piyasası Koşulları Endeksi, Kansas City Fed tarafından elde edilmektedir. Aktivite endeksi ve momentum endeksi olmak üzere iki alt endeks içermektedir. İstihdam piyasasını yansıtan çok sayıda değişkeni içeren endeks, istihdam piyasasındaki genel trend hakkında fikir vermektedir. Endeksin pozitif değer alması istihdam piyasasının uzun dönemli ortalamaların üstünde olduğunu göstermektedir. Grafikte Ocak ayına ilişkin sonuçlar gösterilmektedir. ABD’de istihdam piyasasının “ilerlemeye devam ettiği” görülmektedir.

Fed üyelerinin yakın dönemde piyasalarda yaşanan oynaklıktan çekince duyduğu açıkça ifade edilebilir. Uluslararası gelişmelerin ABD ekonomisi üzerinde yarattığı aşağı yönlü riskler Fed’in ikinci bir faiz artırımına daha geç başlamasına sebep olabilir. İstihdam piyasası “dikkat çekici ölçüde” gelişme göstermeye devam ederken, enflasyon beklentilerinin gerilemesi ana çekince olarak görülüyor.

Unutulmamalı ki, her ekonomik gelişme para politikasının görünümü açısından değerlendiriliyor. Fed, uğruna 4 trilyon dolar yatırdığı bir programı başarısızlıkla sonuçlandırmak istemiyor. Bu nedenle çıkış programının bir orkestra şefi gibi yönetilmesi oldukça önemli.

Deniz Kahraman

17 Şubat 2016 Çarşamba

Fed Tutanakları Bilgi Notu

ABD Merkez Bankası 26-27 Ocak Fed/FOMC toplantısına ilişkin tutanakları 17 Şubat Çarşamba günü 21:00'de açıkladı.

Komite üyeleri ikinci faiz artışının Mart'ta gelebileceği yönünde işaret vermedi. Çıkış programına "kademeli" bir yaklaşımla devam edilebilir. ABD ekonomisinin orta vadeli görünümü ve finansal piyasalardaki gelişmeler para politikası açısından belirleyici olacaktır.

Özet;
1) Fed enflasyonun %2 hedefine doğru ilerlediğinden "oldukça emin" (reasonably confident) olduğu için ilk faiz artışına Aralık toplantısında başlamıştır.
2) Komite üyeleri tarafından Ocak'ta aşağı yönlü risklerin arttığı kaydedildi. Böylelikle çıkış sürecinin "daha geniş bir takvime yayılması" beklenebilir.
3) Düşen emtia fiyatları ve finansal piyasalarda artan risklerin ABD ekonomisi üzerinde risk yarattığına dikkat çekildi.
4) Fed üyeleri Aralık'ta 2016 yılında dört faiz artışına işaret etmekteydi. Piyasalarda yaşanan türbülans Fed'in ikinci faiz artışına "daha geç başlamasına" neden olabilir.
5) İstihdam piyasasına yönelik göstergeler "cesaret verici" olarak tanımlanırken, harcamalar ve üretim verilerinin "hayal kırıklığı yarattığı" kaydedildi.
6) Çin ekonomisinin "öngörüldüğünden hızlı yavaşlaması" komite üyeleri tarafından ABD ekonomisi açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirildi.

Enflasyon ve Aşağı Yönlü Riskler
1) Komite üyelerine göre, enerji fiyatlarının "daha fazla düşüşü" ve doların "daha fazla değer kazanması" enflasyonun %2 hedefine daha geç ulaşmasına neden olabilir. Fed'in tercih ettiği enflasyon göstergesi (PCE: Kişisel Tüketim Harcamaları) üç yıldan daha uzun süredir %2 hedefinin altında kalmaya devam ediyor. Aralık itibarıyla PCE endeksi yıllık bazda 0,60% gelişme gösterdi.
2) Bir diğer yandan bazı komite üyeleri; ikinci kez faiz artışına başlamadan önce enflasyonun %2 hedefine ulaşacağı yönünde "daha fazla kanıt" görmek istiyor.
3) Fed Başkanı Janet Yellen tarafından ifade edildiği üzere, her faiz adımının 25 baz puan olacağı yönünde mekanik bir kural bulunmuyor.

Fed faiz vadeli kontratları fiyatlamasına göre 15-16 Mart Fed/FOMC toplantısında faiz artışına gidilme ihtimali %6 olarak görünüyor. Söz konusu fiyatlama faizlerin artacağı yönünde açılan pozisyonlardan ileri geliyor.
Özetle; Fed çıkış programını "kademeli" bir yaklaşımla uygulamaya devam edeceğine işaret ediyor. Faizlerin Aralık'ta 0,25-0,50% aralığına artırılması ilerleyen dönemde yaşanması muhtemel bir resesyon tehlikesine karşı alınmış bir karar olabilir. Bir diğer yandan varlık alım programının yeniden başlatılması da bir diğer seçenek olarak değerlendirilebilir.  

ABD'de Resesyon Tehlikesi Yükseliyor
ABD'de finans alanında saygın bir dergi olan, Wall Street Journal tarafından 11 Şubat'ta şirketler kesiminin önde gelenlerinin katılımıyla bir anket yayınlandı. Anket sonucuna göre, ABD'de 12 ay sonra resesyon (iki veya daha fazla çeyrek süreyle ekonomik büyüme rakamının negatif gerçekleşmesi) görülme ihtimali %21 olarak açıklandı. Söz konusu seviye 2012'den bu yana en yüksek.

Değerlendirmeye Fed eski Başkanı Ben Bernanke'nin bir sözüyle nokta koyabiliriz.
"Varlık alım programı azaltıldığı gibi yeniden artırılabilir."


Deniz Kahraman

İran ve Petrol Üretim Planı

Suudi Arabistan ve Rusya 16 Şubat Salı günü petrol arzını Ocak seviyesinde tutma kararı aldı. İran’ın da aynı yönde karar alması ise beklenmiyor. İran ve 5+1 ülkeleri arasında 14 Temmuz 2015 tarihinde sağlanan anlaşmaya göre yaptırımların 2016 yılı içinde kalkacak olmasıyla İran petrol üretimini artırmak isteyebilir. İranlı yetkililerin planına göre petrol üretiminin 2016 yılı sonuna kadar yaklaşık 3.8 milyon varil/gün seviyesine yükseltilmesi hedefleniyor. Mevcut durumda ise İran’ın petrol üretimi yaklaşık 2.8 milyon varil/gün seviyesinde. 

Kaynak: Bloomberg

Grafikte İran’ın petrol üretimi (turuncu), resmi üretim planı (mavi) ve mevcut üretim seviyesi (kesikli çizgi) gösteriliyor.

Deniz Kahraman

16 Şubat 2016 Salı

Fed Tutanaklarına Doğru

ABD Merkez Bankası 26-27 Ocak Fed/FOMC toplantısına ilişkin sonuçlar 16 Şubat Çarşamba günü saat 21:00 itibari ile açıklanıyor. Fed Ocak ayı toplantı metninde ekonomik büyümeye ilişkin görüşünü "yıl sonuna göre yavaşladı" olarak ifade etmişti. 15-16 Aralık 2015 FOMC toplantısında ise faizleri 25 baz puan artırarak 0,25-0,50% aralığına çıkarmıştı.

Son Durum
1) Fed enflasyonun %2 hedefine doğru ilerlediğinden "oldukça emin" (reasonably confident) olduğu için ilk faiz artışına Aralık toplantısında başlamıştır.
2) Komite üyeleri ekonomik koşulların "sadece kademeli" (only gradual) faiz artışlarını desteklediğini ifade etmiştir.
3) Ocak ayı toplantı metninde istihdam piyasasında zayıflığın "daha fazla gerilediği" (some additional decline) rapor edildi.
4) Faizlerin artırılması hususunda izlenecek yol ekonomik görünüme ve gelecek verilere bağlı olacak.
5) Normalleşme adımları "kademeli" (gradual) bir şekilde olacak. Diğer yandan ise, para politikası uzunca bir süre destekleyici olmaya devam edecek.
6) Para politikasının destekleyici olmaya devam etmesi açısından referans ise, enflasyonun %2 hedefine doğru ilerlemesi ve istihdam piyasasında "daha fazla gelişme" görmek. (further improment in labor market conditions)


Piyasa Bazlı Enflasyon Beklentileri













Fed Forward Breakeven Rate hesaplaması Fed'in çalışma raporlarından geliyor. Enflasyona Endeksli Tahvillerden (TIPS) beklenen getirinin, hazine tahvillerinden beklenen getiriye oranını gösteriyor. Rakamın yükselmesi TIPS'lerden beklenen getirinin yükseldiğine dolayısıyla enflasyon beklentilerinin yükseldiğine işaret ediyor. Petrol fiyatlarının geri çekilmesiyle birlikte enflasyon beklentileri yeniden geri çekiliyor. Grafikte mavi renkle ise enflasyon swaplarının fiyatlaması gösteriliyor.

Özetle;
1) Çıkış programı "kademeli" bir şekilde uygulanıyor. Para politikasının uzunca bir süre destekleyici olmaya devam edeceği taahhüt ediliyor.
2) Her faiz artışının 25 baz puan olarak yapılacağı gibi mekanik bir kural bulunmuyor.

Fed tutanaklarında önemle izlenecek noktalar,
1) Çıkış programının ikinci aşamasına geçilmesinin ardından, "faiz artırım süreci" önem kazanıyor.
2) İstihdam piyasasının gelişimine ilişkin ifadeler yakın dönemdeki fiyatlama davranışı açısından önemli olabilir.
3) 15-16 Mart toplantısında ikinci faiz artışına ilişkin beklentiler ilgili tutanaklar sonrasında şekillenebilir.
4) Fed faiz vadeli kontratları (FFR Futures CME) 15 Şubat itibari ile ikinci faiz artışının Mart toplantısında gelme ihtimalini %0 olarak gösteriyor.
5) Atlanta Fed tarafından oluşturulan GDPNow modeli 2016 yılı ilk çeyrek büyümesini %2,70 olarak tahmin ediyor.

Deniz Kahraman