Deniz Kahraman: 2016

10 Ağustos 2016 Çarşamba

TL’de Opsiyonların Söyledikleri

Yakın dönemde Dolar/TL paritesini yukarı taşıyan çok sayıda gelişme yaşandı. Bu gelişmeleri bir kenara bırakarak, piyasa katılımcılarının bu gelişmelerden karşısında ne düşündüğünü opsiyonlar yardımıyla anlamaya çalışacağız. TCMB, kur seviyesinden ziyade fiyat istikrarını esas alıyor. Yani, TL’de yaşanan oynaklık fiyat istikrarını tehdit etmesi durumunda TCMB’nin ilgi alanında.

Dolar/TL Oynaklık Endeksi, pek çoğumuzun bildiği VIX ile aynı hesaplama metoduna dayanıyor. VIX,Chicago Board Options Exchange (CBOE) Volatilite Endeksi, temel olarak S&P 500 endeksinin yakın dönemdeki oynaklık beklentisini gösteren bir gösterge. Gelecekte oynaklık yaşanacağını düşünen yatırımcılar, alım veya satım opsiyonlarına talep gösteriyor ve opsiyonların oynaklık düzeyi yükseliyor. VIX, endeksinde haftalık – aylık vadede opsiyonlar dahil edilirken, Dolar/TL oynaklık endeksinde 3 ay vadeli opsiyonların oynaklık düzeyinden yararlanacağız.

15 Temmuz tarihinden sonra hızla 15,00 seviyesine doğru yükselen Dolar/TL Oynaklık Endeksi, yeniden 10 Ağustos tarihi itibarıyla 5 yıllık dönemde “makul” sayılabilecek bir seviyeye (12,10) geri çekildi. Grafikte, Dolar/TL oynaklık endeksi mavi renkle, Dolar/TL paritesi siyah renkle gösteriliyor.


TCMB, 9 Ağustos’ta aldığı kararla TL zorunlu karşılıkların tüm vade dilimlerinde 50 baz puan indirilmesine karar vermişti. Rezerv Opsiyon Mekanizması ise zorunlu karşılık indirimini dengeleyici yönde kullanıldı.

Fed’in Eylül’de faiz artırımına gitme ihtimalinin Temmuz ayı ortasına göre daha düşük olması, İngiltere Merkez Bankası’nın yakın dönemde kapsamlı sayılabilecek bir parasal genişleme programı başlatması, küresel piyasalarda risk alma isteğinin yüksek kalmasını sağlıyor.

Gelişen ülke para birimleri dolar karşısında değer kazanıyor. TCMB’nin sıkı para politikası duruşunu koruyarak, ölçülü adımlarla faiz indirimine devam etmesi ve finansal istikrarı destekleyici tedbirler alması, TL’de beklenen oynaklık düzeyinin düşmesini sağlıyor.

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Borsa İstanbul’da Ezberleri Bozmak

Borsa İstanbul 100 endeksi, 20 Nisan tarihinde yılın en yüksek seviyesi olan 86.931 seviyesine ulaştı. 4 Mayıs itibarıyla 80.000 seviyesi altına doğru geriledi. Aşağıdaki grafikte, BIST100 endeksinin Kasım 2015’ten bu yana performansını görebilmek mümkün.


 Borsa İstanbul’u 70.000 seviyesinden 86.900 seviyesine doğru taşıyan gelişmeler şunlardı;
  1. Fed’den 2016 yılında daha az sayıda faiz artışı beklenmesi
  2. Çin ekonomisine yönelik iyimser havayla birlikte emtia fiyatlarının yükselişi
  3. Emtia fiyatlarının yükselişiyle birlikte TL ile korelasyonu yüksek emtia paralarının (AUD, CAD, NZD) değer kazanması
  4. Ocak ayında %9,58 seviyesinde olan enflasyonun Mart ayında %7,46 seviyesine gerilemesi. Eylül ayına kadar enflasyonun düşeceği yönünde beklentilerin, tahvil faizlerini aşağı çekmesi

Borsa İstanbul’u 86.900 seviyesinden 80.000 seviyesine doğru taşıyan gelişmeler ise şunlardı;
  1. İç siyasi gündemin TL üzerinde aşağı yönlü baskı yaratması
  2. Nisan ayında %6,57 seviyesine gerileyen yıllık enflasyonun, kısa vadede daha fazla düşmeyeceğinin düşünülmesi ve bununla birlikte tahvil faizlerinin yükselişe geçmesi
  3. Fed’in Nisan ayı toplantısında, küresel ekonomik gelişmelerin ekonomik aktiviteyi sınırladığı ifadesini toplantı metninden çıkarmış olması ve Haziran’da faiz artırımına gidebilme ihtimalinin yükselmesi
  4. Avustralya MB’nin faiz indirim kararı sonrasında, Avustralya Doları’nın ABD Doları karşısında değer kaybetmesi ve TL’nin de bu dalgadan etkilenmesi

TUR/EEM Oranı
Borsa İstanbul gelişmekte olan ülke borsalarına göre olumlu ayrıştı. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, Türkiye Borsa Yatırım Fonu (TUR ETF) fiyatının Gelişen Ülkeler Borsa Yatırım Fonu (EEM) fiyatına oranını gösteren oran, Eylül ayından beri yükseliyor. Grafikteki yükseliş, Borsa İstanbul’un olumlu ayrıştığını net bir şekilde gösteriyor. 


TUR/EEM Getiri Farkı
Piyasa katılımcılarının önemli bir kısmı, Borsa İstanbul’un son dönemde olumsuz ayrıştığını düşünüyor. Bu fikre varmak için, Türkiye Borsa Yatırım Fonu (TUR ETF) getirisi ve Gelişen Ülkeler Borsa Yatırım Fonu (EEM) getirisi arasındaki farkı incelemek gerekiyor. Grafikte, 5 yıl öncesi sıfır seviyesi kabul edilerek, o tarihten bu yana fark gösterilmekte.


TUR ETF - EEM ETF getiri farkı 5 yıllık ortalama (-%2,33) üstünde. 3 Mayıs 2016 itibarıyla 5 yıllık dönemde getiri farkı 4.98% seviyesinde. 3 Nisan 2016 itibarıyla 5 yıllık dönemde getiri farkı %6,69 seviyesindeydi. 1 aylık dönemde gelişen piyasaların getirisi -%1,22 iken Türk piyasalarının getirisi -%3,03 olmuştur. Söz konusu fark +1 standart sapma seviyesine (%8,54) yakındır. Eğer ki fark, +2 standart sapma seviyesinde (%19,42) olsaydı, aşırı bir ayrışmadan bahsedebilirdik. Böylelikle, Borsa İstanbul’un aşırı olumlu ayrıştığını söyleyemeyiz. Endeks getiri farkının ortalamaya henüz ulaşmadığı göz önünde bulundurulduğunda, geri çekilmenin ılımlı olarak sürebileceğini söyleyebiliriz.

Deniz Kahraman

26 Nisan 2016 Salı

Son Samuray’ın Deflasyonla Mücadelesi

Japonya’da enflasyon yaratmak zorlu bir mücadele. Japon topraklarının sadece %20’sinin tarıma elverişli olması, tarihsel olarak kaynak için mücadele edilen bir ortam sunuyor. Toplumun tasarruf alışkanlığı buradan geliyor. Savaş kültürünün ve samurayların gelişimi de bu olguya dayanıyor.

Aralık 2012’de göreve gelen Shinzo Abe, deflasyonla mücadele etmek için yola çıkıyor. Abenomics kavramının yaratıcısı; mali teşvik, parasal genişleme ve yapısal reformlardan oluşan üç okunu Japon ekonomisinin kalbine saplamaya uğraşıyor.

Japonya, uzun yıllardan beri mal ve hizmet fiyatlarının sürekli bir şekilde düşmesi sorunuyla karşı karşıya. Deflasyon fiyatların düzenli bir şekilde düşmesi anlamına geliyor. Deflasyon sorununun temel kaynağı, Japonya’da yaşlı nüfusun payının oldukça yüksek olması. 2015 yılı itibarıyla Japonya’da 65 yaşın üstündeki nüfusun toplam nüfusa oranı %25’i geçmiş durumda. Toplumun ortalama yaşını gösteren gösterge, medyan yaş ise Japonya’da 46,1 seviyesinde ve medyan yaşın 40 üstünde olduğu toplumlar yaşlı nüfus olarak değerlendiriliyor. Türkiye’de bu rakam 29,6 seviyesinde. Japonya’da medyan yaşın yüksek olması, tasarruf eğiliminin artmasına neden oluyor. Aşağıdaki grafikte, Japonya’da enflasyonun uzun dönemli seyri gösteriliyor.


Japon Halkı Ne Yapıyor?
Japonya Merkez Bankası tarafından, 5 Nisan 2016'da yayınlanan çalışma, hane halkının portföy davranışlarını, ABD ve Avrupa ile kıyaslamakta.

Bu çalışma sonucunda, hane halkının varlık tercihlerine ulaşmak mümkün. Japon hane halkı toplam varlığının %10’u ile hisse senedi yatırımı yaparken, ABD ve Avrupa’da bu oran sırasıyla %34 ve %17 oranında. Japon hane halkı toplam varlığının %52’si ile döviz ve mevduat yatırımı yaparken, ABD ve Avrupa’da bu oran sırasıyla %14 ve %34 oranında.

Türkiye’de ise 2016 yılı Şubat ayı itibarıyla hane halkı toplam varlığının %5’i hisse senedi, %69’u döviz ve mevduattan oluşuyor. Sadece döviz tevdiat hesapları, hane halkı toplam finansal varlığının %26’sını oluşturmakta.


Kamu Borcu Sorunu
Japonya, milli gelirin iki katını aşan borç yükünü azaltmak amacıyla, satış vergisini artırıyor. Aşağıdaki grafikte, kamu borcunun GSYH payı gösteriliyor. Japonya’da kamu borcu GSYH’nin %229’u iken, Türkiye’de bu oran %33 seviyesinde. Japonya’da 1997’de tüketim vergisi %3’ten %5’e yükseltildiğinde deflasyon durumundaki ekonomi daha da çıkmaza sürüklenmişti. 2014 yılı Nisan ayında tüketim vergisi %5’ten %8’e yükseltilmiş, tüketim vergisi artışının yarattığı negatif etkiden çekince duyularak, 2015 yılı Kasım ayında satış vergisini %10 oranına artırmaktan vazgeçilmişti. 14 Nisan’da Kumamoto’da meydana gelen deprem felaketi sonrasında, Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin satış vergisi artışını Nisan 2017’ye ötelemesi bekleniyor.


Yen Değer Kazanıyor
Japonya Merkez Bankası (BOJ), 2012 yılı ortasından bu yana agresif bir parasal genişleme programı yürütüyor. 29 Ocak 2016 tarihinde bir ilke imza atan BOJ, tarihinde ilk defa negatif faiz uygulamasına geçti. Bu karara göre, ticari bankalar Merkez Bankası’nda tuttukları mevduat hesapları için %0,10 oranında faiz ödemekte. Japonya MB, 10 Nisan itibarıyla bankaları desteklemek amacıyla, bankalara sağladığı kredi kanalının limitini 24,4 trilyon yen (223 milyar dolar) seviyesine yükseltti. Aşağıdaki grafikte, para birimi yen’in değeri gösteriliyor.



USD/JPY paritesinin yakın dönemde yükselmesi, 14 Nisan’da meydana gelen deprem ve sonrasında satış vergisi artışının erteleneceği yönünde beklentilerle ilişkilendirilebilir. Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin ekonomi danışmanı Etsuro Honda, 25 Nisan’da Japonya Merkez Bankası’nın yeni bir parasal teşvik açıklaması gerektiğini söyledi. Zamanlama açısından ise Haziran ayına işaret etti. Bu durumda, USD/JPY paritesi 110 civarında kalmaya devam edebilir.

Aşağıdaki grafikte, USD/JPY paritesinde 110,20 seviyesi önemli bir trend desteği olarak görülmekte. Bu seviye korunduğu koşulda ilk direnç 112,00 seviyesinde.


Deniz KAHRAMAN

19 Nisan 2016 Salı

ABD Seçimlerine Doğru

Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkanlık Seçimi 8 Kasım 2016 tarihinde düzenlenecek. 58. başkanlık yarışı, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasında geçecek. 4 yıl süreyle Başkanlık görevini alacak isim belli olacak. Aşağıda, Başkan adayının belirlenme süreci gösteriliyor.

Adayların Belirlenmesi

Başkan adayının belirlenmesi için, oylamaya 1 Şubat’ta Iowa Eyaleti’nde başlandı. Columbia Bölgesi’nde 14 Haziran’da sonlanacak oylamayla, partiler kongreye gidecek adaylarını belirleyecek. Cumhuriyetçi Parti’de Donald Trump, Ted Cruz, John Kasich yarışırken, Demokrat Parti’de adaylık yarışı, Hillary Clinton ve Bernie Sanders arasında geçiyor. Cumhuriyetçi Parti’de Donald Trump yarışı önde götürürken, Demokrat Parti’de Hillary Clinton ismi öne çıkıyor.
Demokrat Parti’de şu ana kadar ön seçim yapılan eyaletlerde 2.834 delege kararını açıkladı. Bu delegelerden 1.758’i Clinton’a destek verirken, 1.076 delege Sanders’a destek vermekte. Demokrat Parti’den aday olabilmek için 4.765 delegenin 2.383’ünün oyunu almak gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti’de şu ana kadar ön seçim yapılan eyaletlerde 1.447 delege kararını açıkladı. Bu delegelerden, 744’ü Trumpa’a, 559’u Cruz’a, 144’ü Kasich’e destek vermekte. Cumhuriyetçi Parti’den aday olabilmek için 2.472 delegenin 1.237’sinin oyunu almak gerekiyor. En yakın ön seçim, 19 Nisan Salı günü New York’ta yapılacak.

Demokrat Adaylar
Hillary Clinton
Clinton, 2009 – 2013 tarihleri arasında ABD Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttü. Clinton, seçim kampanyasını Obama’nın ekonomi politikasının kazanımlarını desteklemek üzerine kurdu. Clinton, Kanada petrolünü ABD üzerinden dünyaya ulaştıran Keystone XL projesine karşı çıkmakta. Diğer yandan, Clinton küçük işletmeleri destekleyecek bir plan hazırladı. Bu planla, küçük işletmelerin kuruluşundaki prosedürlerin azaltılması ve vergi avantajı sağlanması hedefleniyor.

Bernie Sanders
Vermont Senatörü Sanders, kendisini sosyalist olarak tanımlamakta. Devletin sosyal hizmetler ve eğitim alanında daha etkili olmasını savunmakta. Sanders’ın ekonomi politikası, doğrudan vergileri artırmak ve böylelikle gelir eşitsizliğini gidermek üzerine kurulu. Sanders, Fed’in faiz artırımına başlamadan önce işsizlik oranının %4 altına gerilemesi gerektiğini düşünüyor.

Cumhuriyetçi Adaylar
Donald Trump
Trump, 4,5 milyar dolarlık kişisel servetiyle başkanlık yarışının en çarpıcı ismi. Seçim vaatleri arasında, göçmenler, güvenlik ve IŞİD ile mücadele konusundaki görüşleri ön plana çıkmakta. Trump, Obama tarafından getirilen sağlık paketine şiddetle karşı çıkmakta ve hükümetin sağlık hizmetini kesmesi gerektiğini düşünmekte. Trump, diğer yandan Çin’den ithalata kısıtlayıcı yönde tedbirler alınması gerektiğini de savunuyor.

Ted Cruz
Teksas Senatörü Ted Cruz, vergileri düşürmeyi vaat ediyor. ABD’de gelir vergisi %39,60 oranında, Ted Cruz rakamı %10 oranına indirmeyi hedefliyor. Böylelikle harcanabilir gelirin artması ve ekonomik büyümenin canlanması amaçlanıyor.

John Kasich
Ohio valisi Kasich, 1990’lı yıllarda Federal Bütçe’nin denk hale getirilmesinde önemli ölçüde rol oynamıştı. Kasich, Başkan olması durumunda vergi indirimine gitmeyi planlıyor. Keystone XL projesine verdiği destekle, Clinton’ın tam karşısında konumlanıyor. Petrol üretimini artırmayı ve dünya piyasasına sunmayı destekliyor.

ABD’de Başkanlık Seçimleri 8 Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirilecek. Haziran ayının sonlarına doğru, partiler adaylarını belirlemiş olacak. Adayların ekonomi politikaları, ABD ekonomisinin orta ve uzun dönemli seyri açısından belirleyici olacak.

Deniz Kahraman

18 Nisan 2016 Pazartesi

Brezilya'da Politik Risk

Brezilya Ulusal Senatosu’nun alt kanadı olan Meclis, (Chamber of Deputies) Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in bütçe yasalarını ihlal etmekten yargılanmasının yolunu açtı. Kamu bankalarının kaynaklarını kullanarak bütçe açığını kapatmakla suçlanan Başkan, bu iddiaları keskin bir dille reddediyor.  Bu suçlama, ülkenin petrol şirketi Petrobras’ta meydana geldiği iddia edilen yolsuzluğun da soruşturmaya dahil edilmesine yol açabilir. Rousseff’in başkanlığı sırasında şirkette 800 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığı, ihalelere fesat karıştırıldığı, yetkililerin rüşvet aldığı iddia edilmişti.

17 Nisan Pazar günü Senato’nun alt kanadında yapılan oylamada, 367 kabul oyuna karşı 137 red oyuyla, Rousseff hakkında iddiaların açıklığa kavuşması için ilk adım atılmış oldu. Karar, Rousseff’in güç kaybetmesi adına önemli bir adım olarak değerlendirildi.

Sürecin devamında Senato’da 81 senatörden 41’inin kabul oyu kullanması gerekiyor. Kabul oyu verilmesi durumunda, Başkan Rousseff 180 gün süreyle görevden uzaklaştırılacak ve soruşturmaya başlanacak. Bu dönemde Başkan Yardımcısı Michel Temer, Başkanlık görevini vekâleten yürütecek. Senato’da yürütülecek soruşturma sonrasında, üyelerden 3’te 2’si Rousseff’i suçlu bulursa, Rousseff görevden alınacak. Aksi durumda, görevine dönebilir.


Rousseff’in yargılanmasına ilişkin ilk adımın atılması sonrasında, USDBRL paritesinde ciddi bir oynaklık yaşanmadı. MSCI Brezilya Borsa Yatırım Fonu ve ülkenin 10 yıllık tahvil faizi de yatay bir görünüm izledi. Piyasalar, soruşturma sürecini yakından izliyor olacak. Rousseff’in görevden alınması durumunda oluşacak politik belirsizliğin, tahvil faizinin yükselmesine, ülke borsasının geri çekilmesine ve para biriminin değer kaybetmesine neden olması mümkün. 


Deniz KAHRAMAN

7 Nisan 2016 Perşembe

Borsa İstanbul’da Son Durum

Borsa İstanbul 100 endeksi, 4 Nisan tarihi itibarıyla 83.872 seviyesiyle, Kasım 2015’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Aşağıdaki grafikte, BIST100 endeksinin Kasım 2015’ten bu yana performansını görebilmek mümkün.


Borsa İstanbul hakkında 22 Mart tarihli çalışmamıza ulaşmak için tıklayın.

Borsa İstanbul’u 70.000 seviyesinden 84.000 seviyesine taşıyan gelişmeler şunlardı;
1) Fed’den 2016 yılında daha az sayıda faiz artışı beklenmesi
2) Çin ekonomisine yönelik iyimser havayla birlikte emtia fiyatlarının yükselişi
3) Emtia fiyatlarının yükselişiyle birlikte TL ile korelasyonu yüksek emtia paralarının (AUD, CAD, NZD) değer kazanması
4) Ocak ayında %9,58 seviyesinde olan enflasyonun Mart ayında %7,46 seviyesine gerilemesi. Eylül ayına kadar enflasyonun düşeceği yönünde beklentilerin, tahvil faizlerini aşağı çekmesi

TUR/EEM Oranı
Borsa İstanbul gelişmekte olan ülke borsalarına göre olumlu ayrıştı. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, Türkiye Borsa Yatırım Fonu (TUR ETF) fiyatının Gelişen Ülkeler Borsa Yatırım Fonu (EEM) fiyatına oranını gösteren oran, Eylül ayından beri yükseliyor. Grafikteki yükseliş, Borsa İstanbul’un olumlu ayrıştığını net bir şekilde gösteriyor.


 Teknik analiz:
  • BIST100 endeksinin gün sonu kapanışlarla 81.800 seviyesi üstünde kalması halinde, orta vadede bir kez daha 83.227 direnci test edilebilir.
  •  Borsa İstanbul’da yaşanan geri çekilmede en yakın güçlü desteği 80.500 seviyesinde görüyoruz. 80.500 seviyesinin kırılması durumunda bir sonraki destek 78.350 seviyesinde.
  • Endeksin an itibarıyla hem 55 saatlik hem 144 saatlik ortalamanın altında olması geri çekilmenin sürebileceğini gösteriyor. Kırmızı trend çizgisinin ve 144 saatlik hareketli ortalamanın altında kalmak teknik açıdan zayıflık işareti.
  • Endeks 83.872 seviyesinden 81.000 seviyesine doğru gerilerken, işlem hacminin geriliyor olması şu ana kadar düşüşü sınırlı tuttu.


Sonuç:
80.500 desteği yükselen hacimle kırılırsa, satışların hızlanarak endeksi 78.350 seviyesine geriletmesi beklenebilir. Ancak, 82.500 seviyesi üstünde gün sonu kapanışların gerçekleşmesi düşüş tehlikesini bertaraf edebilir.

Açık Mavi: 55 Günlük Ortalama (82.689)
Lacivert: 144 Günlük Ortalama (81.798)
  
Deniz Kahraman

4 Nisan 2016 Pazartesi

Fed Tutanaklarındaki Gizem

Fed, sözlü yönlendirme politikasındaki başarısını yıllar boyunca artan şeffaflığa borçlu. Şeffaflığı sağlayan en önemli bileşenlerden biri de toplantı tutanakları. Tutanaklar, Şubat 1994’ten beri yayınlanmakta ve Mayıs 1999’dan bu yana ise her toplantıdan sonra açıklanmakta. İlk tutanaklar, para politikası kararı hakkında sadece özet sunarken, günümüzdeki tutanaklar ekonomik aktivite, mevcut ve ileriye dönük para politikası hakkında ipuçları vermekte. Günümüzde, tutanaklar sözlü yönlendirme belgesi niteliğine sahip.

St. Louis Fed tarafından, tutanakların anlaşılabilirlik düzeyini ölçmek üzere yapılan çalışmada, Flech-Kincaid Grade Level Index ölçümünden yararlanıldı. Bu endeks, bir metnin dilbilgisi yönünden zorluk düzeyini göstermekte. Düşey eksendeki daha yüksek değer, daha yüksek düzeyde okuma becerisine karşılık gelmekte. 1990’ların ilk yıllarında 50 ila 200 kelime içeren tutanaklar, ilerleyen yıllarda 800 kelimeye ulaştı. Tutanaklar çok daha kapsamlı ve anlaşılması güç bilgiler sunmaya başladı.

Aşağıdaki grafikte, Şubat 1994 – Aralık 2014 tarihleri arasında açıklanan toplantı tutanaklarının anlaşılabilirlik düzeyi gösterilmekte. Dairelerin çapının artması kelime sayısının arttığını, düşey düzlemde yukarı hareket etmesi tutanakları anlamanın daha güç bir hal aldığını göstermekte.


Fed tutanaklarının kapsamlı bir hal alması daha fazla ipucu sunması adına iyi haber, ancak daha fazla ipucu sunmak demek, aynı zamanda daha fazla kafa karışıklığı da demek. Bu nedenle, Fed tutanaklarını anlamak üzere daha fazla mesai harcamak gerekiyor.

15-16 Mart toplantısına ilişkin tutanaklar, 6 Nisan Çarşamba günü saat 21:00’de açıklanacak.

15- 16 Mart Fed/FOMC Toplantısından Notlar
1)  Fed faizleri %0,25-0,50 seviyesinde sabit tuttu.
2) Küresel ekonomik gelişmelerin ABD ekonomisi üzerinde risk yaratmaya devam ettiğine dikkat çekildi.
3) Aralık 2015’te 2016 yılı içinde “dört” faiz artışı beklenirken, Mart 2016 toplantısında “iki” faiz artışı beklendiği anlaşıldı.
4) Fed üyeleri; ekonomik büyüme, enflasyon ve işsizlik tahminlerini güncelledi. Büyüme ve enflasyon tahmini aşağı yönlü olarak revize edildi.

Mart toplantısında, Fed üyelerinin ABD ekonomisi hakkında piyasanın duyduğundan daha fazla endişeye sahip olduğu anlaşılmıştı. Mart ayına ilişkin tutanaklar, bu endişelerin kaynağına ilişkin daha net bir resim sunabilir. 29 Mart’ta, Fed Başkanı Janet Yellen New York Ekonomi Kulübü’nde yaptığı sunumda, ABD ekonomisine dair endişelerini sunmuştu.

Hem Mart toplantısında, hem de Yellen’ın geçen haftaki sunumunda ekonomik görünümde zayıflığa vurgu yapıldı. Çarşamba akşamı açıklanacak toplantı tutanaklarından mevcut durumda açıklanmamış risklerden bahsedilmemesi halinde, dolarda değer kaybı yaşanmayabilir.

30 Mart 2016 Çarşamba

Sardı Korkular

Fed Başkanı Janet Yellen, New York Ekonomi Kulübü’nde 29 Mart Salı günü sunum gerçekleştirdi.  Konu; ekonomik görünüm, belirsizlik ve para politikasıydı. Bu çalışmada dünyanın geri kalanını ilgilendiren noktaları paylaşacağız.

Yellen’a göre, en büyük iki küresel ekonomik risk, petrol fiyatlarının hızla düşmesi ve Çin ekonomisinin hızla yavaşlaması olarak tanımlandı. Ekonomik ve finansal koşullar Aralık ayına göre daha kötü durumda. O zamandan bu yana en büyük değişim küresel ekonomik büyüme tahminlerinin belirgin şekilde gerilemiş olması. ABD ekonomisinin finansal koşullardan şiddetle etkilenmesi durumunda para politikasını ayarlayabilecekleri sinyalini veren Yellen, faizleri yeniden sıfır seviyesine çekebilecek araçlara sahip olduklarını ifade etti. İstihdam ve enflasyon hakkında ifadeler ise faiz artırımını destekleyecek yönde oldu. İstihdam ve enflasyon faiz artışını desteklerken, ekonomik aktivite üzerindeki riskler Fed’in faiz artışından sakınmasına neden oluyor.

Piyasanın duymak istediği her şeyi söyleyen Yellen, moral düzeyini yükseltti. Hisse senetleri ve altın yükselirken, dolar gelişen ülke para birimleri karşısında değer kaybetti ve tahvil faizleri geri çekildi. 26-27 Nisan’da düzenlenecek Fed/FOMC toplantısında faizlerin artırılma ihtimali, “sıfıra yakın” olarak görülebilir. Ancak, Fed ekonomik verilere bağlı olarak faiz artırımına “herhangi bir” toplantıda devam edebilir.


2016 yılı ilk yarısında ekonomik aktiviteyi gözleyene kadar, daha önce Eylül ve Aralık’ta “iki” faiz artışı yapılması yönünde olan tahminimizi Aralık toplantısında 25 baz puanlık “tek” faiz artışı yapılması yönünde güncelleyebiliriz.

Deniz KAHRAMAN

29 Mart 2016 Salı

Yellen Konuşması Bilgi Notu

Fed Başkanı Janet Yellen, New York Ekonomi Kulübü'nde sunum gerçekleştirdi. Sunumun ilerleyen bölümünde soruları yanıtladı. Yellen'ın ifadelerinde ABD ekonomisine ilişkin çekincelere yer vermesi, doların gelişen ülke para birimleri karşısında zayıflamasına neden oldu.

Önemli Noktalar
1) Fed faiz artırım sürecinde "mutlaka" temkinli olmalıdır.
2) Enflasyon beklentileri daha da gerileyebilir.
3) Fed gerekmesi durumunda faizleri yeniden sıfır seviyesine çekebilecek araçlara sahip.
4) Ekonomik ve finansal koşullar Aralık ayı FOMC toplantısına göre daha kötü durumda.


Mevcut ekonomik koşullarda ilk faiz artışının Eylül ve/veya sonrasına kalması daha olası. Faiz vadeli kontratları fiyatlaması ilk faiz artışını an itibarıyla Ocak 2017 sonrasında bekliyor. Fed Başkanı Janet Yellen, Çin ekonomisinin hız kesmesinin ABD üzerinde risk yaratmasından oldukça endişe ediliyor.

Deniz KAHRAMAN

Görevimiz Enflasyon

Fed’in amacı istihdam ve fiyat istikrarını sağlamak. Fed, 2008 küresel finans krizinde finansal sistemin aldığı derin hasara müdahale etmek amacıyla oldukça kapsamlı bir parasal genişleme programı başlattı. Amaç; tüketicilerin harcama yapması için, enflasyon yaratmaktı. Yani, tüketiciye enflasyon sözü vermekti. Merkez Bankaları, son dönemde sözlü yönlendirmeyle para biriminin değerini düşürerek, iç talep olmaksızın ithalat fiyatları yoluyla enflasyon ithal etmeyi de seçmekteydi. Fed üyeleri faiz artırım sürecinde enflasyonun %2 hedefine doğru ilerlediğinden “oldukça emin” olma isteğinde. ABD’nin enflasyonunun dünyanın geri kalanını ilgilendirmesi de, Fed para politikasının etki alanıyla yakından ilişkili. Bu çalışmada faiz artırım süreci açısından enflasyondaki son gelişmeler değerlendirilecektir. 

1) Tüketici Fiyat Endeksi

Tüketici Fiyat Endeksi, en geniş tanımla fiyatlar genel düzeyini göstermekte. Tüm ürün grupları oynaklık düzeyine göre ayrıştırılmadan doğrudan endekse dahil edilmekte, manşet enflasyon olarak adlandırılmaktadır. ABD’de TÜFE Şubat’ta yıllık bazda %1,00 oranında artmıştır.


2) Kişisel Tüketim Harcamaları Fiyat Endeksi
Kişisel Tüketim Harcamaları Fiyat Endeksi (PCE), Fed’in favori enflasyon göstergeleri arasında geliyor. Şubat ayına ait PCE verisi 28 Mart Pazartesi günü açıklandı. ABD Ekonomik Analiz Bürosu (BEA) tarafından hesaplanan endeks, tüketici davranışlarını Tüketici Fiyat Endeksi’nden (TÜFE) daha iyi yansıtıyor. Fed, 2000 yılından beri enflasyon hedeflemesinde PCE fiyat endeksini kullanıyor.


Fiyatlar genel düzeyi açısından önemli olan alt kalem, gıda ve enerji fiyatları dışarıda bırakılarak hesaplanan çekirdek PCE verisiydi. Ocak’ta %1,66 oranında artan çekirdek PCE, Şubat ayında %1,68 oranında arttı. Aşağıdaki grafikte 2007 yılından bu yana çekirdek kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi (PCE) gelişimi gösteriliyor. Fiyatlar Şubat ayı itibarıyla yükselmeye devam ediyor.



2) Dallas Fed Kişisel Tüketim Harcamaları Fiyat Endeksi
Dallas Fed tarafından üretilen kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi (PCE), oynaklığı en düşük ürünlerden oluşuyor. Bu enflasyon sepeti, çekirdek enflasyonun (gıda ve enerji hariç enflasyon) da çekirdeği diyebileceğimiz bir tanımlama getiriyor. Ekim 2010 tarihinde en düşük seviye olan yıllık bazda %0,82 oranında enflasyona işaret eden bu sepet, Şubat 2016’da %1,84 seviyesini göstermektedir.


4) Fiyat Baskıları Endeksi
St. Louis Fed tarafından 6 Kasım 2015 tarihi itibarıyla hesaplanmaya başlanan Fiyat Baskıları Endeksi (PPM), enflasyon dinamikleri açısından ipuçları sunuyor. Bu endeksi; kişisel tüketim harcamaları (PCE), ÜFE, emtia fiyatları, gayrimenkul fiyatları, piyasa göstergeleri, enflasyon beklentileri, iş ve tüketici anketleri ve yurtdışı gelişmeleri bir arada değerlendiren bir sepet olarak tanımlayabiliriz. Endeks, manşet enflasyonun (PCE) 12 ay sonra %2,50 seviyesini aşma ihtimalini gösteriyor.

Fiyat Baskıları Endeksi (PPM), 28 Mart Pazartesi günü Şubat ayı kişisel tüketim harcamaları verisinin yayınlanmasıyla güncellendi. Hem PCE endeksi hem de Dallas Fed’in enflasyon göstergesi enflasyonda yükselişin sürdüğüne işaret ederken, fiyat baskıları endeksi enflasyonun yükselişine düşük ihtimal vermeye devam ediyor. Enflasyonun 12 ay sonra yıllık %2,50 oranını aşma ihtimali Şubat ayında %2 seviyesindeyken, Mart ayı itibarıyla %5 olarak gerçekleşti. 


Emtia fiyatlarındaki gerileme ve doların değer kazanması manşet enflasyonun %2 hedefinden uzak kalmasına neden olsa da, alt enflasyon göstergeleri Fed’in enflasyon hedefine doğru emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Bu da 2016 yılı içinde iki faiz artışı yapılmasına alan sağlıyor. 2016 yılının ilk faiz artışı Haziran veya Eylül’de yapılabilir. Mevcut ekonomik koşullarda ilk faiz artışının Eylül’de yapılması daha olası.

Deniz Kahraman

25 Mart 2016 Cuma

Fed'in Kuşları

Bu çalışmada ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım süreci değerlendirilecektir.

Fed’in amacı istihdam ve fiyat istikrarını sağlamaktır. Fed, 2008 küresel finans krizinde finansal sistemin aldığı derin hasara müdahale etmek amacıyla oldukça kapsamlı bir parasal genişleme dönemi başlatmıştır. Amaç; tüketicilerin harcama yapması için, enflasyon yaratmak. Yani, tüketiciye enflasyon sözü vermek. Diğer yandan Fed istihdam piyasasındaki gelişmeyi yakından izliyor.  Enflasyonda %2 seviyesi, işsizlik oranında tam istihdam seviyesi olan %4,8 seviyesi hedefleniyor.

Çıkış Programı
Enflasyon ve istihdamda istenen gelişmenin görülmesiyle birlikte, çıkış programı uygulamaya koyuldu. Fed eski Başkanı Ben Bernanke, Haziran 2011’de ilk kez yayınlanan çıkış programının uygulama aşamasına geçileceğini Haziran 2013’te söyledi.

Çıkış programının ilk aşaması olan varlık alım programında miktarın azaltılmasına Aralık 2013’te başlandı. Fed, Aralık 2013 tarihine kadar aylık bazda 85 milyar dolar tutarında menkul kıymeti satın almaktaydı. Varlık alım programı Ekim 2014’te sonlandırıldı.

Aralık 2015’e gelindiğinde ise programın ikinci aşaması olan faiz artırımına başlandı. 2008 yılından bu yana %0-0,25 aralığında tutulan Federal Fonlama Faizi (FFR) %0,25-0,50 aralığına yükseltildi.


Faiz Artırımını Etkileyen Veriler
1)  İstihdam
ABD ekonomisinde Şubat ayı itibarıyla işsizlik %4,9 oranında. Bu rakam %4,8 olan tam istihdam seviyesine çok yakın. Tarım dışı istihdam rakamı ise, son 12 aylık dönemde aylık ortalama 226 bin kişi arttı.

Grafikte görülen istihdam piyasası koşulları endeksi, istihdam piyasasında gelişmenin sürdüğüne işaret ediyor. Endekste sıfır seviyesi 1992 yılından bu yana ortalamayı gösteriyor.


2) Enflasyon
Oynaklığı en düşük ürünlerden oluşan sepetin fiyat değişimleri grafikte gösteriliyor. Bu enflasyon sepeti, çekirdek enflasyonun (gıda ve enerji hariç enflasyon) da çekirdeği diyebileceğimiz bir tanımlama getiriyor. Ekim 2010 tarihinde yıllık bazda %0,82 seviyesinde enflasyona işaret eden bu sepet, Ocak 2016’da %1,86 seviyesini göstermektedir. Fed’in enflasyon hedefi %2 seviyesinde. Çekirdek enflasyon %2,2 seviyesinde, çekirdeğin çekirdeği diyebileceğimiz enflasyon seviyesi %1,86 seviyesinde. Her ne kadar emtia fiyatındaki gerileme veya saatlik kazançlardaki yavaş artış manşet enflasyonda hedeften uzak kalındığına işaret etse de, detaya girdiğimizde Fed’in enflasyon hedefine doğru emin adımlarla ilerlediğini görüyoruz.


3) Küresel Piyasalar
Fed üyeleri küresel ekonomik gelişmelerin ekonomik aktivite üzerinde risk yaratmaya devam ettiğini ifade ediyor. Gelişen piyasalar tahvil endeksi Fed’in bu düşüncesini destekler nitelikte. Endeksin yükselmesi, gelişen ülke tahvil faizlerinin düştüğünü gösteriyor. 20 Ocak – 21 Mart tarihleri arasında gelişen ülke tahvil faizleri gerilemiş, küresel ekonomik gelişmelerin yarattığı risk düşmüştü. Ancak Fed üyeleri, Mart ayı itibarıyla “küresel ekonomik gelişmelerden kaynaklı risklerin sürdüğünü” ifade ediyor.



Fed Karar Alma Mekanizması
Fed karar alma mekanizması on üyeden oluşan Federal Açık Piyasa Komitesi’nden (FOMC) oluşuyor. Karar oy çokluğu esasıyla alınıyor. FOMC’nin on üyesinden dördü her yıl rotasyona tabi tutuluyor. Yönetim kurulu üyeleri ve New York Fed Başkanı komitenin daimi üyesi iken, Bölgesel Fed üyelerinin oy hakkı her yıl değişiyor.

Daimi Üyeler
Janet L. Yellen (Başkan)
Stanley Fischer (Başkan Yardımcısı)
Lael Brainard (Fed Yönetim Kurulu Üyesi)
Jerome H. Powell (Fed Yönetim Kurulu Üyesi)
Daniel K. Tarullo (Fed Yönetim Kurulu Üyesi)
Willam C. Dudley (New York Fed Başkanı)

2016’da Oy Hakkı Bulunan Bölgesel Fed Üyeleri
James Bullard (St. Louis Fed)
Loretta J. Mester (Cleveland Fed)
Eric Rosengren (Boston Fed)
Esther L. George (Kansas Fed)

15-16 Mart Toplantısında Fed Üyelerinin Faiz Tahminleri
Fed üyeleri, Mart ayı toplantı metninin ekinde faiz tahminlerini sundu. Üyeler, iki toplantıda bir faiz tahminlerini sunmakta. Aralık 2015 toplantısında 2016 yılı sonunda faizlerin %1,375 oranında olacağı tahmin edilirken, Mart toplantısında bu tahmin %0,875 seviyesine geriledi. Böylelikle, 2016 yılında “iki faiz artışı” beklendiği görülüyor.

Ancak, tahminler tüm üyeleri kapsadığı için, oy hakkı olan üyelerin tahminini ayrıştırmak mümkün değil. Bloomberg tarafından yapılan çalışma, faiz tahminlerinin hangi üyeye ait olduğu hakkında ipucu veriyor. Bloomberg Intelligence tarafından yapılan çalışma, Fed üyelerinin basın açıklamalarına dayanmakta. Oy hakkı bulunan üyeler, grafikte turuncu renkle gösterilen bölgede yoğunlaşmış durumda. Üyelerin 2016 yılı içinde en fazla iki faiz artırımı beklediği görülüyor.

Kaynak: Bloomberg

Sonuç ve Değerlendirme
ABD ekonomisinde istihdam ve enflasyon verileri faiz artırımını destekliyor. Fed üyeleri küresel ekonomik gelişmeler dolayısıyla faizleri “sadece kademeli” olarak artırıyor. Faiz artırım sürecinin hızı elbette ekonomik gelişmelere bağlı. Fed, ekonomik verilere bağlı olarak faiz artırımını her toplantıda gerçekleşebilir. En son faiz tahminlerinde oy hakkı bulunan üyelerin tahminlerinin “diğer üyelere göre daha düşük” olması nedeniyle, ikinci faiz artışı daha geç yapılabilir. Bu durumda Eylül ve/veya Aralık toplantısında 25 baz puan olmak üzere, 2016 yılı içinde iki faiz artırımına gidilmesi beklenebilir.

Deniz Kahraman