Deniz Kahraman: Eylül 2014

21 Eylül 2014 Pazar

Japonya'da Enflasyon Yaratmak Neden Zor?

Deniz Kahraman

Deflasyon, fiyatlar genel seviyesinin sürekli bir şekilde düşmesi durumudur.  Tüketicilerin bir mal veya hizmete olan taleplerinin bir türlü artmaması sorunsalıdır.  26 Aralık 2012'de göreve gelen Shinzo Abe yapısal bir sorunu aşmak üzere yola çıkmıştı. Çoğu yönüyle de başarılı oldu.

Toplumsal Yapı
1) Japonya'da 2014 itibariyle medyan yaş 46.1 seviyesindedir. Medyan yaş tanımı bir popülasyonun ortalama yaşını göstermektedir. Medyan yaşın 40+ üstünde olması yaşlı bir nüfus yapısını işaret etmektedir. OECD ortalaması ise 19 seviyesindedir.
2) Yaşlı nüfus yapısı iç talebin zayıf kalmasına neden oluyor.
3) Japon topraklarının %20'sinin tarıma elverişli olması tarihsel olarak kaynak için mücadele edilen bir ortamı da ortaya çıkarmıştır.
4) Japon toplumunda savaş kültürünün yerleşmiş olmasında da kıt kaynaklar etkili görülebilir.
5) Japon toplumunun tarihsel olarak kıt kaynaklara sahip olması toplumun tasarruf eğiliminin yüksek olmasında etkili görülebilir.

Japonya'da Finansal Sistem
Finansal sistem, fon arz edenlerle fon talep edenlerin organize veya organize olmayan biçimlerde bir araya geldiği günümüzde büyüklüğü ülkeler sınırlarını da aşmış bir mekanizmadır. Finansal sistem ekonomik yapı, sosyal yapı ve fiziksel mekandan da etkilenen çok boyutlu bir yapıya sahiptir.


Japonya Merkez Bankası tarafından, 23 Haziran 2014'te yayımlanan bir çalışma Japonya, Avrupa ve ABD'de finansal sistemin paydaşlarının finansal varlıklarını konu almıştır. Hanehalkı üzerine yayımlanan figür yapı açısından fikir verebilir.


Özet;
1) Tabloda görüldüğü üzere Japon hanehalkı toplam finansal varlıkları arasında hisse senetlerine %9,1 pay vermektedir. Avrupa'da bu oran %16,9, ABD'de %33,3 seviyesindedir.
2) Söz konusu farklılık ülkelerin demografik ve sosyal yapılarından da kaynaklanmaktadır. Japonya'da ağırlıklı olarak yaşlı nüfus riskten kaçma eğilimindedir.
3) Riskten kaçma eğiliminin toplumsal temellere de dayandığı ifade edilebilir.
4) Japonya'da riskten kaçma eğiliminin yüksek olması faizler seviyesine karşı hane halklarını duyarsızlaştırmaktadır.
5) Tarihsel olarak kredi talebi zayıf olan bir toplumda faiz mekanizmasıyla talep yaratılmasını beklemek oldukça güç bir durum olarak ifade edilebilir.

Yararlanılan Kaynak:

Çin'de Sürdürülebilir Kalkınma Sağlanacak mı?

Deniz Kahraman
http://parahaberi.com/tr-TR/haberler/13944/cinde-surdurulebilir-kalkinma-saglanacak-mi

Sürdürülebilir kalkınma ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükselmeyi, çevrenin ve yaşayanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir. Çin 1985'lere kadar kentleşme oranı %20'lerin altında olan, yani nüfusun ancak %20'sinin kentlerde yaşadığı bir ülke konumundaydı. Yaşanan hızlı sanayileşme süreci kırdan kente çok yüksek bir göçü beraberinde de mega şehirlerin oluşmasını ortaya çıkarmıştır. Gelişmeler çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Çin'in 2013 sonu itibariyle toplam nüfusu 1.36 milyar kişidir. Nüfusu 3 milyon üstünde olan 17 şehir bulunmaktadır. Şangay'ın nüfusu 23.8 milyon, Pekin'in nüfusu 20.6 milyon, Guangzhou'nun nüfusu 14 milyona ulaşmıştır.

Çin'de sanayinin ilk evrelerinin nüfus avantajı dolayısıyla işgücü yoğun olması, gruplar halinde küme sanayilerini (cluster) ortaya çıkarmaktadır. Özel alanda birbiri ile ilgili olarak üretim yapan sanayiler bir arada yer alma isteğinde olmuştur. Böylelikle sanayi bölgeleri yakınında yerleşmeler oluşmuştur. Sanayinin çekme etkisiyle birlikte de şehirler daha da büyümüştür.

Çin'de üretime dayalı büyüme modelinin yarattığı olumsuz dışsallıklar neticesinde çevre sorunları gündeme gelmiş, bu konuda hükümet yetkilileri çalışmalar başlatmak durumunda kalmıştır. Çin'de kentleşme oranı %52 seviyesiyle dünya ortalamasını henüz yakalamıştır. Çin'de her hafta 250.000 kişi kırdan kentte göç etmektedir. Çin yönetimi Nisan 2014'te sürdürülebilir kalkınma konusuna dikkat çekerek, mega şehirlerin yerine küçük ve orta seviyede şehirlerin kalkınmasına öncelik verileceğini açıklamıştır. Kentsel gelişim planı kapsamında 6 yıllık dönem için (2014-2020) 42 trilyon yuan ($6.8 trilyon) kaynak ayrılması planlanmıştır.

Çin 2014-2020 kentsel gelişim planının ana stratejileri,
1) Kentleşmenin sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde şekillenmesi.
2) 100 milyon kırsal nüfusun eko-şehirlere 6 yılda taşınması.

Kır yaşamının faaliyetlerinin kentsel olanaklarla birleştirileceği bu yapı daha etkin bir kalkınmayı amaçlıyor. Böylelikle kırsal kalkınma sağlanacak uzun dönemde ülkenin tarımsal üretimi de yükselecektir. Çin'de gıda arz ve talebinin etkin yönetilmesi nüfus büyüklüğü itibariyle oldukça hassas bir konu.

Fikrin Ortaya Çıkmasındaki Akımlar
ABD'de 19. yüzyıl sonlarında Ebenezer Howard tarafından ortaya çıkan Bahçe Şehir akımı söz konusu yaklaşıma kuramsal bir temel oluşturmuştur.

Bahçe şehir hareketinin mekansal boyutu
1) Sosyal ve kültürel donatıların sağlanabileceği
2) Konut ve işyerlerinin birlikte yer alacağı
3) Kırsal yaşamında yüz yüze ilişkilerinin olabileceği
4) Düşük yoğunluklu

5) Yerleşme çevresinin yeşil bant aracılığıyla kırsal alanla bütünleşeceği bir kent tasarlamak olarak ifade edilebilir. (Howard, 1902)


Özetle;
1) Kalabalık endüstriyel şehirler yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.
2) Yeterli tarımsal arazinin bulunduğu kır ve kent arasında geçiş alanlarının oluşturulması gerekiyor.
3) Merkez kentin etrafında oluşturulacak alt merkezler nüfus yoğunluğunu etkin dağıtabilir.
4) Temel mal ve hizmetlerin dağıtımındaki eşitsizliklerin çözümlenmesiyle daha sağlıklı mekanlara ulaşılabilir.

"Kamu yararı herkesin ortak çıkarıdır. Herkesin ortak çıkarına objektif ve bilimsel yollarla ulaşılır." Klosterman

Yararlanılan Kaynaklar
1) Howard, E (1902), Garden Cities of To-morrow (2nd ed.), London: S. Sonnenschein & Co, pp. 2–7

Deniz Kahraman

Londra'da Konut Fiyatları Neden Yüksek?

Deniz Kahraman

İngiltere'de konut fiyatlarının belirgin bir şekilde yükseldiği kent Londra, küresel kentler kademelenmesinin en üstlerinde yer alan bir kent konumundadır.

Küreselleşme ekonomik, kültürel, politik, teknolojik ve ekolojik denge açılarından sınırların ortadan kalkması ve dünyada tam bir entegrasyonun sağlanması olarak tanımlanabilir. Küresel Kent kavramı ise, farklı araştırmacılar tarafından farklı yaklaşımlarla irdelenmiştir. Fakat temel olan küresel kentlerin geniş ekonomik alanları etki altına almasıdır. Küresel Kent kavramı üzerinde John Friedman, Peter Hall, Antony D. King ve Saskia Sassen önemli araştırmacılar arasında yer almaktadır.

Küresel Kent;
1) Ulusal ve uluslararası örgütlenmenin merkezi
2) Finans ve sigorta sektörünün merkezi
3) İleri teknoloji ve bilgisel birikim

Sassen 1991'de The Global City çalışmasında Londra, Tokyo ve Newyork'u küresel kentlerin en üst üçlüsü olarak tanımlamaktadır.

Londra'nın Tarihsel Gelişimi

Londra M.Ö. 43 yılında Roma İmparatorluğu'nun Britanya'yı işgali sonrasında Londonium ismi ile kurulmuştur. Londra dünyanın en eski kentlerinden biri konumundadır. Dolayısıyla oldukça zengin bir tarihi mirasa sahiptir.


Tarihsel süreç içinde en hızlı gelişim gösteren kentlerden biri de Londra olmuştur. Büyük Britanya İmparatorluğu'nun yükselişiyle birlikte Londra County Yönetimi altında bulunan 1801 yılında 959.000 olan nüfus 1851 yılında 2.363.000'e yükselmiştir. Dönemin en hızlı gelişim gösteren kenti olarak tanımlanmıştır.

Günümüzde Londra
Küreselleşmeyle birlikte farklı ulaşım türlerinin gelişme göstermesi, 1870 yılından itibaren telefonun yaygınlaşmasıyla Londra  küresel haberleşme ağlarının kontrol merkezi halini almıştır. Londra Birleşik Krallık'daki en önemli ilk 100 şirketin merkez ofislerinin bulunduğu konumdadır. Londra'nın küresel pozisyonunu oluşturan özellikleri arasında, politik, finans, eğlence, medya, sanat ve kültür yer almaktadır. Ayrıca, Londra'nın ana turist destinasyonu ve aktarım konumunda olması küresel konumunu güçlendirmektedir.

Kentsel Yapı
Hızlı trenlerin merkezi iş alanına erişebilirliği artırmasıyla birlikte kentsel saçaklanma merkezden 150 km uzaklığı dahi geçmektedir. Mekansal detaylar ülkenin planlama rejimine göre değişkenlik göstermekle birlikte kentin tarihsel mirası planlama rejiminin bazı alanlarda katı olmasını sağlamaktadır. Böylelikle kentsel arazi oldukça değerli konumdadır.

Yerel Yönetim Yapısı
Londra'da 1986 yılına kadar uygulanan yerel yönetim sistemi Greater London Council merkezi hükümet tarafından feshedilmiş ve fonksiyonları çok sayıda yerel yönetim tarafından paylaşılmıştır. 1996'dan 1999'a kadar Londra parçalar halinde yerel yönetimler tarafından yönetilmiştir. Mayıs 1998'de yapılan referandumla Londra Büyükşehir Yasası yürürlüğe girmiş ve Londra'da Metropoliten Bölge'nin tek elden bütüncül bir yaklaşımla yönetilmesi mümkün olmuştur. İngiltere'de siyaseten dönüşümün gerçekleştiği dönemin mimarlarından olan Margaret Thatcher yönetimi ekonomik anlamda benimsediği liberal görüşü yerel yönetim yapısında da uygulamıştır. Böylelikle tarihsel olarak katı olan İngiliz bürokrasisi hızlı bir şekilde genişlemiştir. 1999 itibariyle yürürlüğe giren büyükşehir yasasıyla birlikte gayrimenkul fiyatları güçlü bir yükseliş gerçekleştirmiştir.

Londra'da Gayrimenkul Fiyatlarının Güçlü Seyretmesi
1) Kentin küresel kentler kademelenmesinde üst sıralarda olması
2) New York ve Tokyo'dan farklı olarak tarihsel bir mirasa sahip olması
3) Tarihsel mirasın getirdiği kısıtların kentsel arazi fiyatlarını etkilemesi
4) Yıllardan bu yana katı seyreden bürokrasinin Thatcher yönetimiyle hızla gevşemesinden kaynaklanabilir.

Grafik, Konut Fiyat Endeksi

Yararlanılan Kaynaklar
1) Hall, P. 1997. “Megacities, World Cities and Global Cities”. The First Megacities Lecture, Rotterdam
2) Sassen, S. 1997. Yeniden Yapılanan Küresel Şehirlerin;   Ekonomik, Etnik  Ve Mekansal Yönleri
3) Van Den Berg, L., Van Klikl, H.A., Meer, J., (1993), Governing Metropolitan Regions,
European Institute for Comparative Urban Research, Erasmus University 

8 Eylül 2014 Pazartesi

Enflasyonda Domatesin Suçu Yok (08.09.2014)

Deniz Kahraman


Türkiye'de Ağustos ayı Tüketici Fiyatları Endeksi verisi 3 Eylül'de açıklandı. Ağustos'ta Tüketici Fiyatları bir önceki aya göre 0,09% artış gösterirken, bir önceki yılın aynı ayına göre 9,54% artış gösterdi. TÜFE'nin yükselmeye devam etmesi finans piyasası katılımcıları tarafından gıda enflasyonu gerekçesine bağlandı.


Enflasyonun sorumlusunun kim olduğunu bulabilmek için öncelikli olarak, TCMB'nin aylık olarak yayınladığı fiyat gelişmeleri raporunu incelemek gerekiyor. Enflasyon kuraklık nedeniyle eğilimden ayrışan gıda fiyatlarından kaynaklanıyor görüşü geçerli olabilir. Ancak, işlenmemiş gıda alt kalemi içinde yer alan taze meyve sebze enflasyonu geçen yıla göre (19,43%) fazlasıyla ılımlı (11,64%) gözleniyor. Dolayısıyla meyve ve sebze fiyatlarına enflasyonu bağlamak doğru olmayacaktır.


Özet;
1) Tabloda görüldüğü üzere taze meyve sebze enflasyonu geçen yıla göre daha ılımlıdır.
2) İşlenmemiş gıda grubundaki yükselişin et, süt ve yumurta fiyatlarında artıştan kaynaklandığı rapor edilmiştir.
3) Konya ovasında meydana gelen kuraklık neticesinde tahıl grubu güçlü kalmış olabilir. Bir diğer yandan tedarik zincirinde meydana gelen spekülasyon faktörü de göz ardı edilmemeli.
4) Hizmetler grubu altında lokanta ve otellerde enflasyonun geçen yılın aynı dönemine oranla belirgin şekilde yükselmesi gıda enflasyonun çarpan etkisi kabul edilebilir.
5) Böylelikle Ağustos ayı, taze meyve dışında kalan işlenmemiş gıda ürünleri ve bunların temel girdi olarak kullanıldığı işlenmiş ürünlerde olumsuz seyrin belirgin olarak izlendiği bir dönem olmuştur.

Sonuç;
1) Temel mal grubundaki belirgin iyileşme TCMB'nin öngörüleri doğrultusunda devam etmektedir.
2) İşlenmemiş gıda ürünleri ve alkollü içkiler, tütün ürünleri ile altının dışarıda tutulduğu H endeksi Ağustos ayı itibariyle %10,39 seviyesinden %10,36 seviyesine gerilemiştir.

Hanehalkı Bilançosu ve Yapıyı Algılamak (08.09.2014)

Deniz Kahraman


Finansal sistem, fon arz edenlerle fon talep edenlerin organize veya organize olmayan biçimlerde bir araya geldiği günümüzde büyüklüğü ülkeler sınırlarını da aşmış bir mekanizmadır. Finansal sistem ekonomik yapı, sosyal yapı ve fiziksel mekandan da etkilenen çok boyutlu bir yapıya sahiptir.


Japonya Merkez Bankası tarafından, 23 Haziran 2014'te yayımlanan bir çalışma Japonya, Avrupa ve ABD'de finansal sistemin paydaşlarının finansal varlıklarını konu almıştır. Hanehalkı üzerine yayımlanan bir figür yapı açısından fikir verebilir. <http://www.boj.or.jp/en/statistics/sj/sjhiq.pdf>


Kaynak: <http://www.boj.or.jp/en/statistics/sj/sjhiq.pdf>

Özet;
1) Tabloda görüldüğü üzere Japon hanehalkı toplam finansal varlıkları arasında hisse senetlerine %9,1 pay vermektedir. Avrupa'da bu oran %16,9, ABD'de %33,3 seviyesindedir.
2) Söz konusu farklılık ülkelerin demografik yapısından da kaynaklanmaktadır. Japonya'da ağırlıklı olarak yaşlanan nüfus riskten kaçma eğilimindedir.
3) Japonya'da riskten kaçma eğiliminin yüksek olması faizler seviyesine karşı hane halklarını duyarsızlaştırmaktadır.
4) Tarihsel olarak kredi talebi zayıf olan bir toplumda faiz mekanizmasıyla talep yaratılmasını beklemek oldukça güç bir durum olarak ifade edilebilir.  

6 Eylül 2014 Cumartesi

ABD'de İstihdam Gelişiyor, İstihdam Kalitesi?

ABD'de tartışılan konu istihdam piyasasının rakamsal olarak geldiği nokta, peki ya istihdamın kalitesi ne durumda. Janet Yellen akademik çalışmalarında istihdam piyasasının içsel dinamiklerine pek çok kez eğilmiştir. "Job Switching and Job Satisfaction in U.S. Labor Market" (1988) çalışması işgücü hareketliliğinin parasal olmayan şartlarını incelemektedir. Velhasıl kelam istihdam piyasasının kalitesi Başkan Janet Yellen'ın kişisel ilgi alanı.


Tüm dünyanın yakından izlediği Ağustos ayı İstihdam Raporu 5 Eylül itibariyle açıklandı. ABD ekonomisi Ağustos'ta Tarım Dışı İstihdam alt kaleminde 142.000 yeni istihdam kazandı.  Söz konusu gerçekleşme Aralık'tan bu yana en zayıf gerçekleşmeye işaret ediyor. İşsizlik oranı ise, gerileyerek %6,1 gerçekleşti. 


İstihdam piyasası üzerine soru işaretleri;
1) İşgücüne katılım oranı sosyo-ekonomik gelişmeler neticesinde zayıflıyor.
2) "Affordable Care Act (ACA)"  sağlık reformuyla hanehalkı daha fazla istihdam piyasasının dışında kalmak isteyebilir. (daha güçlü sağlık reformları)
3) Demografik değişimler, hızlı nufüs artışı dönemindeki (1946-1964) nüfusun yaş itibariyle yakın dönemde emekli olmaya başlaması. (Baby Boomers)
4) Varlık fiyatlarının küresel risk iştahının güçlü seyri neticesinde güçlü kalması hanehalkını işgücünün dışında kalmaya itiyor.
5) 7.2 milyon Amerikalı ekonomik nedenlerle yarı zamanlı çalışmak zorunda. (rakamın bir türlü kriz öncesi seviyenin yanından dahi geçememesi.)
6) 2.5 milyon Amerikalı ise sadece yarı zamanlı iş bulabiliyor.



Sadece ilk bakışta dikkati çekenler, peki ya dikkat çekmeyenler?
Demokratların kongreye seslendiği bir sloganı vardı, "It's time to act" işte ondan..


Figür; ekonomik nedenlerle yarı zamanlı çalışmak durumunda kalan hanehalkı